Annesinin bir tanesi…

A -
A +

Çantasının içinde cep telefonunu arıyordu. Çantayı kurcalarken fermuarlı iç cebinde annesinin yaklaşık kırk gün önce koyduğu zarfı buldu. Sürpriiiiiz...

O üç defa haccı izlemek için mukaddes topraklara da gitmiş olan tecrübeli kadın gazeteciydi.
***
“Bir arkadaşımın davetlisi olarak İngiltere'ye gidip, bir süre Londra'da yaşayacaktım. Annemin itirazı vardı, 'Gitme, burada kal' diyordu. Dinlemedim. Kararlıydım. 20 Kasım 2003 günüydü. 
Kahvaltıdan sonra annem yaşlı gözlerle yanıma gelip yanağımı öptü ve çantamın içindeki fermuarlı cebe bir zarf koydu. Aslında kendi paramı kazanan biriydim ve harçlığa ihtiyacım yoktu. Neyse...”
***
O gün saat 11.00'deki randevusu için konsolosluğa vize almaya giden bu gazeteci kız, geç kalmasının “ödülünü” hayatta kalarak aldı. Çünkü yoldayken İngiltere'nin İstanbul Başkonsolosluğuna bombalı saldırı düzenlendiğini öğrendi. On altı dakika erken gitseydi ölen on altı kişiden biri olacaktı. Böylece İngiltere işini rafa kaldırdı. 
Fakat…
***
“…Fakat İstanbul'daki patlamadan çok etkilenmiştim. Londra'yı iptal edip, dört arkadaşımla Güney Asya'ya gitmeye karar verdik. Önce Kuala Lumpur'a, ardından Phuket'ye geçecektik. Ancak arkadaşlarımdan birinin programı değişince önce Phuket'ye gittik, sonra Kuala Lumpur'a geçeriz diyerek… 
25 Aralık'ta Phuket'den ayrıldık, 26'sının sabahı tsunami faciası oldu. Bir gün daha kalsaydık, ölen 150 bin kişiden biri olacaktım. Sahilde kalıyorduk. 
Dehşetle ve acilen İstanbul'a döndüm.”
***
Gazeteci kız, İstanbul'a döndüğünün ertesi günü, arka arkaya yaşadığı moral bozucu olaylar ve psikolojik travmalar sebebiyle arkadaşlarının düzenlediği sürpriz bir moral partisindeydi. Beyoğlu'nda bir oteldeydi parti… Ama…
***
“Çıkışta arkadaşımla birlikte taksi çağırdık. Sadece taksiye bindiğimizi ve sonrasında beni bir arabanın arka koltuğuna yatırdıklarını hatırlıyorum. 
Taksinin arka sağında oturuyordum. Kaza sırasında torpido gözüyle ön koltuğun arasına girmişim. Arkadaşım ölmüş. Beni yoldan geçen biri kurtarmış. 
Bacağım, sol bileğim, sağ omzum ve dirseğim kırık. Neyse ki suratımda bir şey yok. Yüzüm çok önemli, herkes gülümsememi çok sever.” 
***
Genç kız özel hastanenin tek kişilik temiz odasında, bunca badireden sağ çıkmış olmanın sevinci ile gelene gidene başından geçenleri ve nasıl olup da kurtulduğuna kendisinin de şaştığını anlatıyordu. Bir yandan da çantasının içinde cep telefonunu arıyordu. 
Çantayı kurcalarken fermuarlı iç cebinde annesinin yaklaşık kırk gün önce koyduğu zarfı buldu. Unutmuştu.
Ve, üç gündür hastanede yanından bir an için ayrılmayan, sevgi dolu gözlerle kendisine bakan annesine döndü:
- Dediğim gibi, bu paraya hiç ihtiyaç olmadı anne, dedi ve zarfı açtı. 
Zarfın içinden para değil de temiz bir dosya kâğıdı çıktığını görünce merakla kaşlarını çattı. Annesinin tek cümlelik el yazısını gözleriyle okudu:
“Allahım, melek kızımı sana ve hafaza (koruyucu) meleklerine emanet ediyorum.”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.