İki gönül bir olunca hastane seyran olur

A -
A +

Gazete haberlerinden okumuş, “o mutlu anın” resmini görmüş olabilirsiniz. 
Ben gördüm.
***
Delikanlı, sakin sakin ve içine kapanık olarak oturduğu koltuktan ani bir hareketle kalkarak, o anda karar vermiş bir şekilde kapıya yürüdü.
- Nereye oğlum?
Karşı gelir korkusuyla annesinin sorusunu cevaplamadan kapıyı çekip çıktı.
***
Devlet hastanesinin önüne geldiğinde tahmin ettiği problemle yüzleşti; içeri almadılar. Akşamüzeriydi ve ziyaret saati çoktan geçmişti.
Bahçede bir süre düşüne düşüne sağa sola boş adımlarla yürüdü; sonra planını uygulamaya koydu.
Hastane bahçesinden geçip, işlek, kalabalık, ışıklı ve ışıltılı caddeye çıktı. Tabela ve vitrinlerde aradığı dükkânı iki yüz metre ileride buldu.
İçeri girdi. 
Bir takım pijama satın aldı.
Orta yaşlı tezgâhtar bir yaşına daha girmişti; çünkü müşteri bu akşam saatinde, kabinde pijamaları giyerek denemekle kalmamış, elbiselerini poşete doldurarak pijama ile sokağa çıkmıştı!
Delikanlı, tezgâhtarın şaşkın göz takibi ile iki dükkân sonraki çiçekçiye girdi, bir buket çiçek alıp çıktı.
***
Hastane önüne gelen delikanlı bu defa “acil” kapısına yöneldi. 
Sanki biraz önce bomba düşmüş bir afet bölgesi gibi sedyede kıvrananlar, başı kolu sargılılar, ağlayanlar, yalvaranlar arasından geçerek üst kata çıkan kapının önüne geldi.
Kapıyı tutan iki görevli yana çekildi, rahatça geçip merdivenleri tırmandı. 
***
Daha önceki ziyaret saatlerinden dolayı iyi bildiği nöbetçi doktor odasına girdi.
Bir süre sonra doktorun, 
- Allah Allah, olacak şey mi yahu… Cık cık… Ama aferin delikanlı, aşkına sahip çıkmana sevindim... Tamam, yapacağım, demesi üzerine sevinçle odadan çıktı.
Bu kez, daha önce birkaç sefer arkasında namaz kıldığı imamı bulmaya gitti; ve mescidin karşısındaki çay ocağında eliyle koymuş gibi buldu. 
Kısaca durumu ona da anlattı; imam kaşlarını çatarak dinledi, olumsuz bir cevap verecek gibiydi. Ama nöbetçi doktorun haberi ve rızası olduğunu öğrenince yelkenleri suya indirdi. 
Delikanlı mescitte elbiselerini giydi ve imamla birlikte yoğun bakım katına çıktılar.
***
Delikanlı, geçirdiği trafik kazası sebebiyle yaklaşık beş aydır komada olan nişanlısı ile oracıkta, o soğuk yoğun bakım odasında, gözlerinin yaşı kurumuş, zayıf, çizgili ve çilekeş yüzüyle ifadesiz duran kız annesinin “verdim” sözü, doktorun şahitliği, imamın da nikâh kıymasıyla, gözyaşları içinde evlendi. 
Tören sonrası doktor, sağında solunda kablolar, hortumlar, serum şişeleri, plastik torbalar bulunan genç kızın hareketsiz ve ifadesiz yüzüne üzüntü ile hafifçe dokundu; 
- Tebrik ederim güzel kızım, diyerek kapıya yürüdü. 
Nikâhın diğer sürpriz ve şaşkın şahidi hemşire, geride kalanlara da kibarca ve sessizce kapıyı gösterdi.
Damat, imam ve kayınvalide, yoğun bakım katından dışarı çıktı. Damat merdiven başındaki banka oturdu. Bu kadar heyecanlı dakikalardan sonra nasıl uykusunun geldiğine şaşırdı ve kızdı. Arada bir kafasını sertçe sağa sola salladı ama birkaç dakika sonra uyuklamaya engel olamadı.
***
Hemşire omzuna dokunup uyandırdığında ne kadar uyuduğunu bilmiyordu.
“Eşini” kaybettiğini de…
“Hem ağlarım hem giderim” sözü bu kez tersinden gerçek olmuştu; gelin “giderken”, damat ağlıyordu…

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.