Yeni Medya ve Aile

A -
A +
Ülkemizde maalesef çok tekrarlanan şeyler önemini kaybetmeye başlıyor.
Mesela bir süredir internetin zararları başlığını attığım anda, “Ya bırak hocam, felaket senaryolarıyla ürkütme milleti!” gibi bir tepki veriyor insanlar. Ben de artık bu konulardan bahsetmesem mi acaba diye kendi kendime düşünüyordum. Ama geçenlerde “Yeni Medya ve Aile Çalıştayı”na katılınca bu düşüncemden vazgeçtim.
Üsküdar Üniversitesi, Aydın Üniversitesi ve İstanbul İl Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından düzenlenen bu programa farklı alanlardan 86 uzman katıldı. Ve gün boyunca farklı alt başlıklara göre gruplara ayrılıp konuyu enine boyuna tartıştık, durum tespiti yaptık ve çözüm önerileri sunduk.
Katılanların hemen hepsi akademik kariyere sahip ve alanında uzman kişiler olunca çalıştayın başlıkları zihnimde yeniden ciddileşti.
Ağzımızda sakız yaptığımız için iyice gevşeyip yayılan ve arada bir şişip patlayan “dijital bağımlılık” konusunun kaşları çatıldı ve yerinde hafifçe doğruldu.
“Siber zorbalık” konusu toparlanıp tehditkâr bakışlarını yeniden toplumun üzerine çevirdi.
“İnternette cinsel istismar konusu”, ülke gündemini işgal eden siyasi tartışmaların önünde dikilip, “Çocuklarını kaybeden bir toplumun kazananı olmaz!” diye bağırdı.
Bir süredir gazetelerin magazin sayfalarında takılan “sosyal medya ve eşler arası iletişim” konusu silkinip birinci sayfaya doğru hareketlendi.
Yani en azından şimdilik farkındalık adına güzel bir adım atıldı. Ama asıl mesele, farkına vardıktan sonra atılacak adımlarla nereye varılacağıdır. O adımları da takip ediyor olacağız.
Bu arada çalıştaydan aklımda kalan bazı cümleler vardı. O cümlelerin altını doldurup sizlerle paylaşmak istedim.
 
“Oyun kiminse, çocuk onundur!”
 
Oyunların çocuklarımız için ne kadar önemli olduğunu hatırlatan ve yetişkinleri hafifçe dürten bir cümle. Dijital oyunlarda çok fazla marka reklamı, şiddet, cinsellik ve cinsiyetçilik söz konusu. Ya oyun üreten dünya devi şirketler para kazanmanın ötesinde idealler taşıyorlarsa? Ya çocuğum bu oyunları oynarken zihnen ve ruhen zarar görürse gibi tedirgin düşünceler oluşturuyor insanda.
 
“Geçen gün elektrikler kesildi. Meğer evde ne güzel insanlar varmış!”
 
Edison ampulü keşfettiğinde akşamları artık birbirimizi daha rahat göreceğiz diye düşünmüştür muhtemelen. Ama geldiğimiz nokta ortada. Aile bireyleri salonda bir araya gelmek için elektriğin gitmesini bekliyor. Telefonların şarjı bitmeden evde sohbet başlamıyor. Bu yüzden ev içi iletişim bitkisel hayata girmeden teknolojik cihazların fişlerini arada bir çekmeli. Çünkü bitkisel hayata girdikten sonra çekilen fişler başlangıç değil, son oluyor.
 
“Çorba pişirir gibi çocuk pişirilmez!”
 
Türkiye’de aileler çocuklarına günde ortalama on dakikanın altında zaman ayırıyormuş. Yani çorba pişirme süresinden az. Bu arada bir hatırlatma. Çocukla birlikte film seyretmek, aynı odada farklı işler yapmak ve beraber AVM’de gezmek çocukla ilgilenmek anlamına gelmiyor. Ona göre yani!
 
“Sokakları tekrar kazanmamız lazım!”
 
Çocuklar sokaklardan çekilip evlere kapandığından beri evlerde huzur hızla azalıyor. Sokağa çıkmayan çocuklar, gerçek hayatla tanışmadan hayata atılıyorlar. Gerisi hayal kırıklığı, zorluklar karşısında hemen pes etme, psikolog ziyaretleri vs. Sokaklar, site bahçeleri ve parklar yeniden çocuklara kavuşmalı. Bu bölümü okurken “Ama sokaklar çok tehlikeli” diyen varsa, inanın evde tablet başında geçirdiği saatler çok daha tehlikeli!
 
“Bağımlıların üç özelliği”
 
Çalıştayda açılış konuşmasını yapan Nevzat Tarhan, dijital bağımlıların üç özelliği olduğunu söyledi;
1- Öz bakımları zayıf oluyor. Kişisel temizliklerine özen göstermiyorlar. Sıcak yemek yemiyorlar.
2- Dinî, millî ve ideolojik aidiyetlere gerek olmadığını düşünüyorlar.
3- Evlilik kurumunu gereksiz görüyorlar.
Nasıl? Bayağı tanıdık geldi, değil mi?
 
“Görmemişin çocuğu olmuş, çekmiş fotoğrafını, paylaşmış.”
 
"Sosyal medya anneciliği" diye bir kavram türedi son zamanlarda. Bazı anneler durup dururken çocuğuyla selfie çekip altına, “Aşkım, hayatım, her şeyim, varoluş sebebim vs.” yazıyor ve paylaşıyor. Bu duygusal çağlamaların sebebini uzmanlar henüz bulamadılar. Çocuklarını sosyal medyada seven ve aile içi özel hayatlarını tüm sıkıcılığıyla bizimle paylaşan anneler! O çocuk sadece size bu kadar tatlı geliyor. Bize göre gayet sıradan bir çocuk işte. Yapmayın! Ayrıca çocuğunuzu ne kadar çok sevdiğinizi bize ispat etmek için niye bu kadar uğraşıyorsunuz? Birileri aksini mi iddia etti? Yoksa başka bir durum mu var?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.