Depremin ardından

A -
A +
Yıllar önce yaz kampı için öğrencileri Londra’ya götürmüştük. İlk günün gecesinde yorgun argın yatağa uzandım. Tam uykuya dalmak üzereyken birden sirenler çalmaya başladı. Ardından kapıda yumruk sesleri duydum. Kalkıp açtım. Açmamla birlikte iri yarı, siyahi birisi kolumdan tutup beni koridora çekti. Ve panik içinde binadan tahliye edilen kalabalığa karışıp bahçeye çıktım.
Bahçede herkes sıraya dizildi, sayımlar yapıldı ve binada kimsenin kalmadığından emin olunduktan sonra bir açıklama yapıldı:
“Yanlış alarmmış. Odalardaki duman dedektörüne yakından deodorant sıkıldığı zaman böyle olabiliyor...”
Bu talihsiz açıklamanın ardından hemen dönüp bizim Türk gruba baktım ve gözlerindeki parlamayı fark ettim. Uzaktan “Sakın ha!” anlamında birkaç kaş göz işareti yapıp odama gittim.
Yattıktan yaklaşık 10 dakika sonra sirenler yine çalmaya başladı. Bu sefer kalkmadım tabii. Ama kapım yine yumruklanmaya başladı. Öfkeyle kalkıp kapıyı açtım. “Ya arkadaşım” dedim. “Çocuklar yapıyor işte! Kapatın sireni de yatalım.”
Ama robot gibi “Sizi dışarı çıkarmam gerekiyor bayım!” diye tekrarlayan ve bir yandan da kolumdan tutup beni odadan çıkarmaya çalışan arkadaşa fazla direnemedim. Yine aynı işlemlerden geçtik. Çocuklar içeri girerken kampüs müdürü yanıma gelip, “Lütfen çocukları uyarın! Türk grubun olduğu odadaki dedektör devreye girmiş” dedi.
Hemen hızlı adımlarla bizim çocukların yanına gidip, “Yazıklar olsun size be!” dedim. “Eğer bu gece bir daha siren öterse bittiniz!”
Tekrar yattım ama kulağım sirende. Aradan beş dakika geçmemişti ki alarm yeniden başladı. Bu sefer kalkmamaya kesin niyet ettiğim için kulaklarımı tıkayıp yatmaya devam ettim. İçimden de “Adamlar aptal değil sonuçta. Herhâlde yine herkesi aşağıya indirmezler” diye düşünürken kapı yine yumruklanmaya başladı. Hiç istifimi bozmadan yatmaya devam edeceğimi düşünüyordum ama birden kapı açılıverdi. Bizim nöbetçi eleman elindeki maymuncukla yanıma gelip omzumdan sarsmaya başladı.
“Çıkmıyorum ulan!” dedim. İngilizce konuştuğum için “ulan” demedim tabii ama tonlamam o şekildeydi. Adam birden sağ kolunu sırtımın altından soktu. Diğer elini de dizlerimin altına doğru sürdü ve kucağına alıverdi.
Kapıya doğru bu şekilde giderken, birden bu beyaz atletli, iri yarı siyahi arkadaşın kollarında tahliye ediliyor olmamın pek hoş bir görüntü olmadığını düşünüp silkindim ve kendimi adamın ellerinden kurtardım. Adam bu sefer eğilip tek daldı. Odanın ortasında karakucak güreşi başlamak üzereyken “Tamam, geliyorum!” dedim.
Bahçede üçüncü kez aynı şeyleri yaşadık. Allahtan bu seferki olayın bizim çocuklarla bir ilgisi yokmuş. Kampüs müdürü bir kez daha aynı şeyin tekrarlanması durumunda, sorumlu kişilerin okuldan atılacağını ve bunun da ilk uçakla ülkelerine dönmek anlamına geldiğini açıkladı.
Bu tehditten sonra bir daha siren çalmadı. Ben de yattım uyudum...
Yukarıda bahsettiğim kat nöbetçisi adamla sabah görüştüm. “Sen bilmiyor muydun yangın olmadığını? Niye beni o kadar zorladın?” diye sordum. “Siren çalınca ben yangın olup olmadığını düşünmem. Sadece yapmam gerekeni yaparım” dedi. Sonra da gülümseyerek, direnen insanları tahliye etmek için bile eğitim aldığını söyledi.
 
       Sürat-İntikal
 
Biz genelde pratik zekâlı olduğumuzla övünürüz. “Sürat-intikali kuvvetli” sözünü çok severiz. Ben de bu olayı yaşadığım zaman İngilizlerin pratik zekâdan yoksun, inisiyatif alamayan, robot gibi adamlar olduğunu düşünmüştüm. Ama geçen hafta yaşadığımız deprem, sürat ve intikalimizin o kadar da iyi olmadığını ve insan hayatı mevzu bahis olunca robot gibi davranılması gerektiğini gösterdi.
Herkes üzerine düşeni layıkıyla yaptı elbette. Hiçbir öğretmen öğrencilerini bırakıp kaçmadı. Buna diyecek bir sözümüz yok. Ama deprem anında yaşanan kargaşa, Türk fedakârlığının yanına biraz İngiliz ciddiyeti eklememiz gerektiğini gösteriyor.
Daha önce de yazmıştım. Bir okulda deprem tatbikatı için sireni yanlışlıkla teneffüste çalmışlar. Bahçede neşeyle oynayan çocuklar öğretmenlerin şaşkın bakışları arasında hızla koşarak okula girmişler. Ve herkes sınıfına çıkıp sıraların yanına çömelmiş.
Yani sürat oldukça iyiymiş ama intikal biraz sıkıntılı olmuş.
Hepinize sarsıntısız günler diliyorum...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.