Konserve hayatlar...

A -
A +
 
Yaşadığımız çağda hayatın anlamı üzerine o kadar yanlış tercümeler yapıldı ki kafalar karmakarışık oldu. Biber dolması gibi, her gün yeni bir kavramın içi boşaltılıp yeniden dolduruluyor. 
Başarı, kariyer basamaklarının dik, acımasız ve yıpratıcı temposuna hapsedildi. Mutluluk sadece kahkahayla resmediliyor.
Özgürlük ise, isyankârlıkla vurdumduymazlık arasında bir yere terk edilmiş durumda.
Plazalarda takım elbise, karton bardakta kahve ve laptopla gün boyu koşuşturan insanların havadan yoksun konserve hayatları, gençlerin hayalini süslüyor.
İdeal insan için çizilen resimlerdeki klişe sahneler zihnimize öyle bir kazındı ki kendi durumumuzu bu resimlere uydurmak için kendimizden vazgeçtik. Ama ruhumuz duymuyor.
"Sıradan" kelimesi yerin dibine öyle bir batırıldı ki herkes farklı olmak uğruna aksesuar avına çıkıyor.
Bu arada farklı olmak için çaba sarf etmeyip, kendisine bahşedilen hayatı doğru dürüst yaşamaya çalışanlar da var elbette. Reklam yapmadan, gürültü çıkarmadan ve kimseyi rahatsız etmeden sessiz sedasız yaşayıp gidiyorlar yanı başımızda...
Kalabalıklar hiç durmadan ön plana çıkmaya çalışırken, onlar duruyorlar. Hayatın kargaşası içinde bir duruş sahibi olmayı unutanlara inat, her türlü fırtınaya karşı bir yel değirmeni gibi sapasağlam hem de...
Birileri kendisi için her şeyden vazgeçerken, bazı “sıradan” insanlar, başkaları için kendinden vazgeçiyor. Ama hareketin bu kadar yüceltildiği bir çağda, bu güçlü duruş bir türlü gözükmüyor.
Aslında onlar, hayat görüşlerini reklam sloganlarıyla oluşturmaya çalışanların hepsini sıradan geçirecek kadar güçlü!
Ama ne hikmetse fark eden olmuyor.
 
Bu dünyanın efendileri
 
Sınavlarda kolay soruları herkes çözer. Ama ayırt edici olması için sorulan zor sorular, kişiyi üst sıralara çıkarır.
Dünya imtihanında da kolay ve zor sorular vardır. Eğer zor sorular yanlış cevaplanır veya boş bırakılırsa, o imtihandan yüksek puan beklenmez.
Ön plana çıkmaya çalışmadan, sessiz sedasız yaşayanların bu zor soruları nasıl mükemmel bir şekilde cevapladığı da maalesef pek fark edilmez.
Ama sonuçta kazananlar, bu hayatı gürültü yapmadan, rol kesmeden ve slogan atmadan yaşayanlar olacaktır.
Mesela ağır hasta olup ağrıdan inleyen bir kişinin gülümseyerek “Bugünümüze şükür” demesi…
Çocuğu olmayanın “Allah nasip etmedi, vardır bunda da bir hayır” diyerek başını önüne eğmesi…
Veya market alışverişinde gözünün değdiği birçok şeyi alamadan eve giden bir garibin “Çok şükür, bugün de karnımız doydu” demesi, dünya tarihinde iz bırakan birçok başarıyı gölgede bırakacak kadar aydınlık ve değerlidir.
Çocuğuna istediği ayakkabıyı alamayan bir babanın yaşadığı ağırbaşlı ve mütevekkil hüzün, belki de yazılmış en güzel şiirdir.
Çocuğunu kaybeden bir annenin, “Veren de O, alan da!” diyerek acısını kalbine gömüp sabretmesi, yerküreyi sarsacak kadar güçlü bir duruştur.
Herkes neşeli tatil fotoğrafları paylaşırken, bakıma muhtaç kayınvalidesini bırakamadığı için evde kalan kadının sükûtu, dünyanın bütün gürültüsünü ve taşkınlığını bastıracak güce ve değere sahiptir.
Zihinsel engelli çocuğuna bütün zamanını, sevgisini ve ilgisini verip “Hayatı ıskaladım” diye yakınmayan bir kişi, dünyadaki bütün başarı hikâyelerinin en yoğun özetidir.
Eşinden ayrılmış ve çocuklarıyla zor bir hayat süren bir kadının vakur duruşu, bir bahar akşamı gibi zarif, gündoğumu kadar aydınlıktır.   
Hayatın içinde mutluluk, hüzün, sevinç, acı ve keder kol kola gider. Mutluyken de kederliyken de duruşunu bozmayan kişi, kişisel gelişimde zirvededir.
Yaşanan bunca kötülüğe rağmen hâlâ başımıza taş yağmıyorsa, bunu gariplere ve gönlü kırıklara borçluyuz.
"Bu dünyanın efendileri", büyük sıkıntılar çektikleri hâlde isyan etmeyenler, aldığı her nefese şükredenler, pazarlama faaliyetlerine ihtiyaç duymadan ve gürültü yapmadan yaşayanlardır...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.