Yazmak bir ömür sürer, yazışmak bir dakika

A -
A +
Geçenlerde yazar olmak isteyenlere yönelik bir atölye çalışması yapmam istendi. Önce itiraz ettim. “Ben önce tam bir yazar olayım, sonra atölye yaparım” falan dedim. Ama ısrar ettiler. İyi ki de etmişler. Çünkü bu atölyeye hazırlık yaparken çok şey öğrendim.
Bugün bu öğrendiklerimi ve yazmakla ilgili bazı fikirlerimi sizinle paylaşacağım.
Yazmak isteyenlere faydalı olmasını ümit ediyorum.
 
Yazarlıkla ilgili 15 madde
 
1-Sosyal medya sayesinde herkes bir şeyler yazdığını düşünüyor ama aslında yazmıyor, yazışıyoruz. Ve yazmakla yazışmak arasında fark var. Yazışmak genelde birkaç dakika, yazmak ise bir ömür sürüyor. Yazar olmak isteyenler önce bu farkı görmeli. Sonra kolları sıvamalı.
2-Bu zamanda bir yazarın fark edilmesi gerçekten çok zor! Birisi bu durumu şöyle tarif etmiş: On binlerce taraftar stadyumu doldurmuş ve hep bir ağızdan bağırarak tezahürat yapıyorlar. Sizin de çok güzel bir sesiniz var. Bu kalabalığın içinde şarkı söylüyorsunuz. Ve fark edilmeyi bekliyorsunuz.
3-Yazmak, bir bakıma düşünceleri disiplin altına almak demek. Düşünceler, kalabalık bir okul bahçesinde yaşanan kargaşaya benzetiliyor. Bin çocuğun bağıra çağıra koşturduğu bir alan... Yazmak da bu çocukları tek başınıza hizaya sokmayı gerektiriyor.
4-Bazı yazarlar resmen kelimelerle dövüşür. Yani bahçedeki çocuklara sözünü dinletemez. Bunu yazılardan anlarsınız. Bazıları da hiç zorlanmaz. Tasma kullanmaz. Kelimeler tek bir komutla ip gibi dizilirler. Yazar kelimeleri ehlileştirebildiği ölçüde düşünce dünyasıyla kâğıt arasındaki mesafeyi kısaltır ve böylece işinin ehli olur.
5-Çok sosyal insanlar genelde yazamaz. Çünkü kalem ve kâğıt sizi başka insanlardan kıskanır. Bu yüzden yazmak için kaleme sadakat ve yalnızlığa takat gerekir.
6-Yazmak için önce bir derdinizin olması gerekiyor. Eğer bir derdiniz yoksa, yazdıklarınız da kimseye derman olmaz.
7-Eğer yazamıyorsanız iki ihtimal var. Ya anlatacak bir şeyiniz yok. Veya anlatacak şey var ama onu anlatma kabiliyetiniz yok.
8-Yazarlık tembellik kaldırmaz. Bir cümle kurabilmek için on saat araştırma yapmanız veya düşünmeniz gerekebilir. Eğer boş ver deyip geçiştirirseniz, yazarlar arasında geçiştirilirsiniz. Bir cümle deyip hafife almayın. Çoğu insanın hayatı tek bir cümleyle değişmiştir.
9-Bir köşe yazarının meşhur hikâyesi vardır. “Ne kadar kısa yazacaksam, o kadar çok para isterim” demiş hani… Gerçekten de öyle. Konuşurken de yazarken de az söz, çok etki oluşturur. Sözlü veya yazılı edebiyat kuru kalabalığı kaldırmaz.
10-Yazının demlenmesi diye bir şey var. Ocağın altını kısıp biraz beklemek gerekiyor. Yoksa çayda olduğu gibi çiğ bir tat gelir cümlelerden. Çok beklerse de bayatlayabilir tabii. Ama poşet çay kullanıyorsanız çok düşünmeye gerek yok! Sallayın gitsin!
11-Çoğu zaman kuru bilgi insanlara ulaşmaz veya etki etmez. Biraz süslenip püslenmesi gerekir. Bu anlamda hikâyeler, bilgilerin defilesidir. “Cimrilik kötü bir şeydir” diye yazmak kolay. Önemli olan cimri bir karakter üzerinden, okuyucunun cimri insanlardan nefret etmesini sağlamaktır.
12-Kurgusal yazılarda kimse yazardan bilgi bombardımanı beklemez. Eğer bir bilgi verilecekse, kurgunun içine yedirilmelidir. Yoksa dram filmi diye yola çıkıp, belgesel çekersiniz.
13-Eğer bir hikâye veya roman yazıyorsanız, oluşturduğunuz karakterle tanışmanız ve bir süre birlikte yaşamanız gerekir. Eğer yazar kendi karakteriyle tanışmadan ve bir süre yaşamadan kitabını yazarsa, okur hiç tanışamaz. O hikâye de çok fazla yaşamaz zaten.
14-Sıradan yazarlar para kazanmak için yazarlar. İyi yazarlar ise rahatça yazabilmek için para kazanmayı isterler.
15-Mario Levi demiş ki: “Ya çok sıkı bir konun olacak, ya da samimi olacaksın. Bu ikisi de yoksa sadece zaman kaybı olacaksın.” Bunun üstüne bir şey söylemek zor!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.