Terbiyesiz horozlar!

A -
A +

Ordulu bir arkadaşım anlattı.

Küçükken pazar tezgâhında satılan civcivlerden almışlar. Beş civcivin ikisi ölmüş, üçü kalmış. Artık koliye falan sığmayacak kadar büyüdüklerinde, köye götürüp bir akrabalarına hediye etmişler.

Aradan iki-üç ay geçmiş. Köydeki akraba bizim arkadaşı aramış. “Biz bu horozları keseceğiz!” demiş.

“Hayırdır?”

“Pek hayır değil. Kümeste huzur kalmadı. Köyde adımız çıktı” demiş adam. “Evlere girip hırsızlık yapıyorlar. Hatta biri gözcülük yapıyor, ikisi girip bir şeyler çalıyor. Organize çalışıyorlar yani. Yoldan gelip geçen çocuklara falan da saldırıyorlar. Bıktık artık!”

Bunun üzerine bizim arkadaş mahcup olmuş. “Küçükken hiç öyle şeyler yapmazlardı” diye savunmaya geçmiş. “Acaba kümesteki diğer hayvanlara mı uydular?” diye horozları aklamaya çalışmış...

Veli toplantısı kıvamında ilerleyen bu muhabbetin sonunda, iki taraf horozların kesilmesinde mutabık kalmışlar.

Ben köy yerinde büyümediğim için pek inanasım gelmedi bu anlatılana. Önce “Yok artık!” falan dedim. Sonra da “İyi eğitim verememişsin civcivlere demek ki!” diye espri yapmaya çalıştım.

Ama espri gerçek oldu.

Çünkü arkadaş, konunun gerçekten eğitimle olduğunu iddia etti. Yani bu civcivler anne-baba terbiyesi görmedikleri için haydutluk yapıyorlarmış. Meğer horozlar yavrularını terbiye etmek için arada bir kafalarını falan gagalarmış. Balkonda büyüyen civcivleri bir gagalayan olmayınca da biraz büyüyüp serpilince azıtmışlar...

Ordunun bir köyünde yaşanan münferit bir hadiseyi genelleyip, eğitimle ilgili net bir çıkarımda bulunmayacağım elbette. “Çocuklarınızı arada bir gagalayın” falan da demeyeceğim. Ama şunu çok rahat söyleyebilirim. Horoz, domates veya insan fark etmez. Hayatın tabii akışına müdahale edildiği anda, bütün dengeler altüst oluyor.

Ha, bu arada şunu da çok rahat söyleyebilirim. İnsan eğitim yazarı olunca horoz, domates veya insan fark etmez. Konu bir şekilde eğitime bağlanıyor...

 

Tavuğun gezi masrafları

 

Yazıya hayvanlarla girdik madem. Oradan devam edelim. Bir karikatür görmüştüm. Horoz kümeste tek başına oturuyor. Morali çok bozuk. Düşünce balonunda da şu yazıyor;

“Bu gezen tavuk modasını kim çıkardıysa ……………..”

Gerçekten gezen tavuk yumurtası olayı çok ilginç. Sanki yumurtanın üzerinde tavuğun yaptığı kilometre yazıyor! Hayvan ne kadar çok gezmişse, yumurta o kadar pahalı. Tavuğun gezi masraflarını biz ödüyoruz resmen.

Normal olanın kıymetlenmesi, hayatın ne kadar anormalleştiğinin bir göstergesi aslında. Bu konu aslında sadece tavukları da ilgilendirmiyor. Şehirde, ellerinde tabletle büyüyen çocuklar da bir bakıma kuluçka tesisindeki tavuklara benziyorlar.

Zaten yıllardır “Çok gezen mi bilir, çok okuyan mı?” diye tartışıp duruyoruz. İnşallah ileride çocukları da gezen-gezmeyen diye ayırıp, ona göre kıymet biçmeyiz.

Çok şükür, konuyu bağladık yine...

 

Aşı oldum diye deli dediler

 

Bir süredir aşıya karşı olanların psikolojisini anlamaya çalışıyorum. Empati, sempati ne varsa kullanıyorum ve sonunda onları anlayabiliyorum. Yani bu kadar bilgi kirliliği içinde, bir insanın aşı olmak istememesi normal geliyor. Ama bu meseleyi bir dava hâline getirip, büyük bir mücadele vermelerini anlayamıyorum.

Geçenlerde birisiyle konuştum. Üç tane aşı olduğumu söyleyince muhatabımın yüzünde acımayla alay arası bir ifade oluştu. Öyle bir baktı ki, kendimi bilinçsiz, oyuna gelmiş ve hayatını bir hiç uğruna tehlikeye atmış bir adam gibi hissettim. Acaba ben de aşı olmayanlara böyle mi bakıyorum diye de korktum biraz açıkçası.

İşin tehlikeli yanı, böyle bir kutuplaşma olunca, insanın içine ister istemez kötü düşünceler geliyor. Yani aşı olanlar olmayanların, olmayanlar da olanların kötü bir tecrübe yaşayarak dersini almasını istemeye başlıyor. “Allah ömür verirse hep birlikte bu işin sonucunu göreceğiz” cümlesiyle gizli beddualar ediliyor.

Bense şöyle dua etmeyi tercih ediyorum:

İnşallah bu illetten bir an önce kurtuluruz da aşı olanlar da olmayanlar da afiyete kavuşur.

Âmin...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.