Izdı’rap!..

A -
A +

Geçen gün arabada radyo kanalları arasında gezinirken kulağıma bir şarkı sözü çalındı. Arabesk rap söyleyen bir delikanlı, “Gözlerinin mektebini bitirmeliyim açıktan” gibi bir şey söylüyordu. Trafikte ilerlemeye çalışırken kamyon arkası yazısından hâllice bu cümleyi anlamaya çalıştım.

Mektep, açık öğretim, gözler… Ögelerine ayırdım, devrik taraflarını toparladım. Ama bir sonuca ulaşamadım.

Akşam da “Acaba yanlış mı duydum?” diye Google’a yazdım cümleyi. Gerçekten böyle bir şarkı varmış. Parçanın diğer satırlarında hızlı bir tur attım. Durum gerçekten ilginçti. Cümleler, düzensiz göçmenler gibi edebiyatın sınırlarında dolaşıyor, kavgada bir araya gelmeyecek kelimeler satır aralarında birbirine elense çekiyordu.

Sözleri çok anlamaya çalışmadan aşağıya doğru indim. Nakarata doğru yaklaşırken de şu cümleye çarpıp durdum;

“Silüetine yetmiyor ki lehçem, dudakları bal dolusu tatlı su menekşem.”

Silüete yetmeyen lehçe mi? Nasıl yani?

Sözlüğü açıp kelime çalıştım. Etimolojik araştırmalar yaptım. Ama yine de silüetle lehçe arasında bir köprü kuramadım.

Ben “çok hızlı söylüyorlar” diye bu şarkılar anlaşılmıyor zannediyordum. Meğer yavaş okunsa da anlaşılmıyormuş. En azından bunu anladım...

           ***

Rap müziğin Türkiye’ye ilk girişini hatırlıyorum. O zamanlar toplumsal meselelere nota basan ve farklı konularda duyar kasan bir imajı vardı bu müziğin. Amerikan gettolarından sızan acemi notalara, genelde hakkını arayan mağdurların sözleri eşlik ederdi. Öyle aşkla, meşkle veya tatlı su menekşesiyle falan işi olmazdı yani.

Dizi sektöründe “Vadi’den Çukur’a” doğru uzanan irtifa kaybını biraz da olsa gözlemleme şansım olmuştu. Ama işin içine biraz dalınca müzik piyasasından bayağı bir uzak kaldığımı fark ettim. Ve yaşanan değişimi görmek için Google’a “Çok dinlenen rap şarkıları” yazıp olaya giriştim.

Protez bir dünya görüşüyle sergilenen protest tavırlar, sipariş alınmış kahırlar ve çakırkeyif satırlar arasında dolaştım bir süre. Küfürler havada uçuşuyor, bol dumanlı cümleler yalpalayarak ilerliyor, sırf kafiyeye uysun diye satır uçlarına iliştirilmiş kelimeler şaşkın gözlerle etrafa bakıyordu.

Durumun zihninizde somutlaşması adına aşağıya üç farklı şarkıdan bazı bölümler yazıyorum;

Sensizliğe büründüm, dünümdün bugünümdüm,
Sniperım dürbünümdün.

Apartmanımın alt katında mübaşirin evi.
Bana bir ekmek, bir viceroy, bir tüp bali.

Selin de çekti gitti neyse bana kız mı yok,
Evde sigara içebiliyorum annem artık kızmıyor.

Eskiden odalar kireç tutmuyor, allı turnalar havada geziyor, lambada titreyen alev üşüyordu. Şimdi Selin’in sevgilisi evde sigara içiyor. Üstelik annesi de kızmıyor.

Durum kısaca böyle işte!

           ***

2015 yılında “Senfonik Anarşi” başlığıyla yazdığım yazıda şöyle demişim;

Koskoca bir müzik fabrikası kurmuşlar ülkede. Bir yandan gürültü, bir yandan da bu gürültüden rahatsız olmayacak kulaklar üretiyorlar.

Fabrikanın arka kapısında bandın ucundan birkaç dakikada bir şarkı dökülüyor dışarı. Çevreye birikmiş milyonlarca insan bu kırık dökük notaları tüketmek için hazır bekliyor. Ruhlar çok aç olduğu için seçim falan yok. Geleni yutuyorlar.

Kalabalığın kollarından ve ayaklarından sarkan zincirler görünüyor. Zincirlerin ucu fabrikaya bağlı... Zincirden kurtulmaya çalışanların yanına hemen bir ekip gidip, "Hayallerinin peşini bırakma. Dans et ve ruhunu serbest bırak. Hayatın ritmini yakala! Sen özgürsün!" türünden şeyler söylüyorlar. Zincirlerini zorlayan kişiler bu sözler üzerine vazgeçip neşeyle dans etmeye ve anlamsız şarkı sözlerini tekrarlamaya devam ediyorlar.

Müzik birden dursa, milyonlarca insanın ellerinden ve ayaklarından sarkan zincirlerin şakırtısıyla inleyecek her yer. Bu yüzden hiç durmuyor.

Alışkanlığın zinciri önce hissedilmeyecek kadar hafif, sonra kırılamayacak kadar güçlü oluyor.

Bu yazıyı rap müzik için yazmamıştım tabii. Ama diğer türlerde de çok farklı bir durum yok gibi. Çünkü bu yazıyı hazırlarken en çok dinlenen pop şarkılara da rastgele baktım. Şu cümleyle göz göze gelince de araştırmaya ara verdim;

Olsun kapris yok! Bir de bu yanaktan bam bam bam!

Biraz kendime geleyim, bu konuya devam edeceğim inşallah...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.