Tarih şuuru ve tavuklu pilav

A -
A +

Bu anlatacağım olay bir özel okulda yaşanmış...

18 Mart Çanakkale töreni için hazırlık yapılıyormuş. Yapılan toplantıda okul müdürü, çocuklara Çanakkale ruhunu kazandırmak için çok güzel bir program yapılmasını istediğini söylemiş. Sonra da Japonya’da okula başlayacak olan çocuklara nasıl “millî ruh şoklaması” yapıldığını şöyle anlatmış;

“Japonya’da çocuklar okula başlamadan önce bir programa katılırlar. Hızlı trene binerler, teknoloji merkezlerine giderler, ülkenin en büyük fabrikalarını gezerler. Böylece nasıl gelişmiş bir ülkede yaşadıklarını öğrenirler. Gezinin son durağı ise Hiroşima ve Nagazaki olur. Öğrenciler burada yıllardır ot bitmemiş araziye bakarak, ülkelerine atılan atom bombasının hikâyesini dinlerler önce. Sonra da yeni atom bombalarından korumanın tek yolunun çok çalışmak olduğu anlatılır çocuklara.”

Bunu dinleyen öğretmenler etkilenmişler. Okul müdürü sesini biraz daha yükselterek son cümlelerini söylemiş;

“Japon’un Hiroşima’sı varsa bizim de Çanakkale’miz var arkadaşlar! Eğer yavrularımız Çanakkale’yi bilmiyorsa, bütün dersleri ezbere bilseler ne yazar!”

Bütün ekip coşmuş tabii. Töreni etkili bir şekilde yapmak için fikirler havada uçuşurken bir öğretmen şunu teklif etmiş;

“Hocam, 18 Mart günü öğle yemeğinde sadece buğday çorbası ve hoşaf versek? Böylece öğrencilerimizde biraz tarih şuurunu oluşturabiliriz belki.”

(Şimdi aklınıza “Aslında öyle bir menü yokmuş. O anlatılan gerçek değil” falan gibi şeyler gelmesin. Konumuz bu değil çünkü.)

Neyse, herkesin hoşuna gitmiş bu fikir. Çocuklar o gün askerlerimizin yediği menüden yiyecekler… Atalarıyla empati kuracaklar… Bu vatan için verilen mücadeleyi az da olsa hissedecekler...

Okul müdürü hemen yemek şirketini arayıp durumu bildirmiş. Toplantının geri kalan kısmında programı oluşturmuşlar. Şiirler ve skeçler ayarlanmış. Günün anlam ve önemini belirten konuşma metinleri hazırlanmış. Panoları hangi öğretmenlerin yapacağına karar verilmiş.

Tam toplantı bitecekken bir öğretmen “Veliler problem çıkarır mı acaba ya?” diye sormuş düşünceli bir yüz ifadesiyle. Diğerleri konuyu anlamayınca, “Şu hoşaf meselesi” diye açıklama yapmış. “Çanakkale menüsü işte…

Önce birkaç öğretmen, “Ne problemi ya! O kadar da değil artık!” diye sert tepkiler vermişler. Özellikle sözelci grup, “Böyle güzel bir uygulamaya tepki verecek veli olmaz olsun!” diyerek söylenmişler kızgın bir şekilde.

Ama kısa süren bu atar sonrasında bir sessizlik oluşmuş. Tarih şuuru falan iyi de… Sonuçta gerçekten bir yıllık yemek parası verdi veliler. Çocuklar eve aç giderse sıkıntı…

Okul müdürü, “Biraz bol koyarız porsiyonları ya” demiş. Bir öğretmen, “Önceki gün haber veririz. İsteyen yanında bir şeyler getirebilir” diye öneri sunmuş.

Müdür yardımcısı da “Olmazsa ben velileri bilgilendiririm. Sabah kahvaltıyı sağlam yaptırırlar. Sıkıntı olmaz” diye kaygıyı azaltmaya çalışmış.

Tartışmanın sonunda ise şuna karar vermişler;

18 Mart günü öğle yemeğinde yağlı buğday çorbası ve üzüm hoşafı çıkacak. Ama çocuklar eve aç gitmesin diye menüye bir de tavuklu pilav eklenecek.

Kararlar yazılmış. Ve toplantı “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” dilekleriyle sona ermiş.

     ***

Twitter’da bir paylaşım görmüştüm. Şöyle yazıyordu;

“Notre Dame Fransız lisesine kayda gitmiştik. Beni araştırıp hem Urfalı olduğumu hem de dedemin bir Fransız onbaşısını öldürdüğünü öğrendiklerinde beni okula almadılar. O gün kim olsa Fransızlara düşman olurdu. Ben Urfalılara düşman oldum.”

Bunu okuyunca insan önce gülüyor. Sonra da “Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker” dizeleriyle başlayıp, “Yazık bu gençliğe!” yakınmalarıyla son bulacak bir konuşma içten içe gıdıklanıyor.

Ama hamasete gerek yok. Feraset sahibi olan insan için durum aslında gayet net;

Çanakkale menüsüne tavuklu pilav eklersek, sonuç işte böyle oluyor.

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.