Rota yeniden oluşturuluyor

A -
A +

Fark ettiniz mi bilmiyorum ama hayatımızda Türk dizileri hariç her şey kısalıyor. Uzun süren hiçbir şeye tahammülümüz kalmadı. Sıkılıp bunalma süremiz artık saniyelerle ölçülüyor.

Bazen arabayla giderken navigasyon “Yeni bir rota bulundu. 7 dakika kazanmak ister misin?” diye soruyor. “İsterim tabii” diyorum ve hemen yolu değiştiriyorum.

Gençler de aynı durumda… Hedeflerine daha kısa yoldan varmak için sürekli rota değiştiriyorlar. Hâlbuki başarının kısa yolu yok! Cepte para, kariyerde basamak birikmesi için önce alında ter birikmesi gerekiyor.

Ortalığa saçılan başarı hikâyeleri de tembelliğin en güzel mazereti oluyor hepimiz için. Süper bir fikir bulup zengin olan, ofiste salıncakta sallanan, havuzda neşeyle toplantı yapan tiplerin bulunduğu hikâyeler…  Ama nedense bu başarı hikâyelerinin son satırları sunuluyor hep. İlk sayfalardaki tere bulanmış cümleler es geçiliyor.

Dizilerdeki iş adamları zaten ayrı bir âlem. Ne iş yaptığı asla belli olmayan kişiler, göz alıcı ofislerde kahve içip uzaklara bakıyorlar sürekli. Alın teriyle ekmeğini kazanan kişilere de genelde figüranlık düşüyor.

Bilim dünyası da magazinleştirildi. Büyük buluşlar, eğlenceli bir kurgunun içinde basitleştirildi. Newton’un başına düşen elma, hamamdaki tas falan...

Daha önce de yazmıştım. Kafaya düşen şeyin bir buluşla sonlanması için, kafanın içinin o konuyla bağlantılı olarak dolu olması lazım. Boş bir kafaya elma değil karpuz da düşse, o hikâyeden bir şey çıkmaz.

Öncesinde yıllarca fizikle kafayı yormamışsanız, hamamda tas havalanıp uçsa da hiçbir şey olmaz. Sabunlanıp eve dönersiniz.

               ***

Elimize bir kitap alıyoruz. Paragraflar uzun, metin ağırsa hemen bir kenara fırlatıyoruz. Bir konferansta konuşmacı komik hikâyeler anlatmıyor, sürekli espriler yapmıyorsa, hemen “salonun ilgisini toplayamadı” oluyor.

Veliler okula gidip, “Bizim çocuk derste sıkılıyormuş” diye öğretmeni şikâyet ediyorlar. Kimse çocuğuna, “Evladım, okul eğlence yeri değil. Sıkılacaksın tabii. Sıkılmadan, bunalmadan başarılı olunmaz” demiyor.

Dikkat edin! Türkçe videolara Türkçe altyazı ekliyorlar artık. Çünkü beyin öyle işlevsiz bir hâle gelmiş ki en az iki duyuya hitap etmeden ne olup bittiği anlaşılmıyor.

Haber sitelerinin çocuk kitaplarından farkı kalmadı. Kocaman bir fotoğraf ve altında birkaç cümle yazı… Gazetelerde puntolar büyüyor. Köşe yazarları her cümleden sonra paragraf başı yapıyor.

Ben de başka sayfaya kaçmayın diye aralara üç yıldız atıp yazıyı hafifletiyorum dikkat ettiyseniz. Yapacak bir şey yok!

               ***

Şimdi gelelim asıl meseleye…

Tamam, popüler kültür eğlenceyi ihtiyaç hâline getirdi. Bilgisayar oyunları “vur patlasın”, müzik sektörü “çal oynasın” diye tempo tutuyor. Ama işin kötüsü, bizi eğlenceye boğan adamlar kapalı kapılar ardında, gözleri kan çanağına dönmüş bir şekilde çalışıyorlar.

Yani müziği son ses açıp parti ortamını hazırlıyorlar. Herkes dans edip eğlenirken, onlar da içeri gidip çalışmaya devam ediyorlar. Gecesini gündüzüne katarak çalışan bu kişilerin en büyük amacı da insanlara daha çok boş zaman harcatmak.

Mesela dünya devi teknoloji şirketleri, insanların ekran karşısında geçirdikleri süreyi birkaç dakika artırabilmek için milyon dolarlık projeler yapıyorlar. Gelişmekte olan ülkelerde boşa zaman geçirenlerin sayısı arttıkça, gelişmiş ülkelerden sevinç çığlıkları yükseliyor.

Plan çok başarılı aslında! Dışarıya eğlence ihraç et. Bol bol eğlensinler. Ama sen kendi elit grubunu büyük bir ciddiyetle yetiştir ki gelecekte eğlenenleri yönetsinler.

Olan da bu zaten. İradesine sahip olup çok çalışanlar, dünyayı idare ediyor. Her şeyden sıkılıp gönül eğlendirenler de ancak vaziyeti idare ediyor.

Sonuç olarak dünya tarihinde eşi benzeri görülmemiş bir “oyalama operasyonu” yürütülüyor. Ve bu operasyonda etkisiz hâle getirilen milyonlarca kişi, bedel ödemeden başarılı veya zengin olmaya çalışıyorlar.

Ödemeler gecikince de fikrimize de zikrimize de haciz geliyor işte.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.