Müminin bayramı günah işlemediği gündür

A -
A +

Hazreti Ali, bir kalabalığı eğlence içinde görüp sorunca, "bugün bayramımızdır" dediler. Onlara (Günah işlemediğimiz günler de, bizim bayramımızdır) buyurdu...

 


Ahkâm-ı islâmiyyeye uyan, yani İslamiyetin gösterdiği yolda giden kimsenin hayatı hastalıkla geçmez. Fakat, Peygamberlerden başka herkes, nefsine uyabilir. Günah işleyebilir. Cenâb-ı Hak, günah işleyen Müslümanları, illet, kıllet veya zilletle ikaz etmekte, gafletten uyandırmaktadır.

Sıhhatin hep yerinde olması, Allahü teâlâyı unutmaya, O’na isyan etmeye, haram işlemeye sebep olabilir. Allahü teâlâ, acıdığı kullarını dert ile, hastalık ile, gafletten uyandırır. Nitekim, bir hadis-i şerifte buyuruldu ki: 

(Müminlerde, üç şeyden biri bulunur: Kıllet yani fakirlik, illet yani hastalık, zillet yani itibarsızlık.) Yine bir hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ buyurdu ki: Hastalık benim kemendim, tuzağımdır ve fakirlik zindanımdır. Buralara sevdiklerimi sokarım) buyuruldu.

Hazreti Ali (radıyallahü anh), bir kalabalığı eğlence içinde görüp sorunca, "bugün bayramımızdır" dediler. Onlara (Günah işlemediğimiz günler de, bizim bayramımızdır) buyurdu...

Büyüklerden biri, rast geldiği birine, "nasılsın" deyince, "afiyetteyim" dedi. O da, "afiyette olduğun, günah işlemediğin gündür. Günah işlemekten daha tehlikeli hastalık yoktur" buyurdu...

Firavun'un, herkesin kendine tapınmasını istemesine sebep; dört yüz sene yaşadığı hâlde bir kere başı ağrımamış, ateşi olmamıştı. Bir kere başı ağrısaydı, o saygısızlık hatırına gelmezdi.

Bir kimse, hasta olup tevbe etmezse, Azrail aleyhisselâm; 

"Ey gafil! Sana kaç defa haberci gönderdim. Aklını başına toplamadın" der...

Hazreti Aişe (radıyallahü anhâ), "şehitlerin derecesine yükselen olur mu?" deyince; Resulullah sallahü aleyhi ve sellem (Her gün yirmi kere ölümü düşünen kimse, şehitlerin derecesini bulur) buyurmuştu.

Dertlerin, belaların gelmesine sebep, günah işlemektir. Fakat, belalar, sıkıntılar, günahların affedilmesine sebep olur. Tevbe, istiğfar edince de, günahlar affolur. O hâlde, dert ve beladan kurtulmak için, çok tevbe ve istiğfar etmeli. Dert, bela istemek doğru değildir. Nitekim Peygamber efendimiz; 

(Allah’tan dert ve bela istemeyin. Verirse de şikâyet etmeyin!) buyurmuştur. (Yâ Rabbî, bana dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver, beni Cehennem azabından koru) ve (Yâ Rabbî, senden sıhhat, afiyet ve kaderine rıza istiyorum) diye de dua etmiştir. Biz de böyle dua etmeliyiz. Müslüman dert ve bela istemez. Gelince de sabreder. Sabır sevabına kavuşur...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.