Böyle Sultân'ın böyle kadısı olur

A -
A +
Fâtih Sultan Mehmed Han,  Ayasofya Câmii’nden daha yüksek kubbeye ve daha üstün özelliklere sâhib bir câmi yaptırmak ister. Hıristiyan bir mîmâr da bu işe tâlib olur ve inşaatına başlar...
  İstanbul’un fethi -5- Hızır Bey, ilk İstanbul kadısıdır [hâkimidir]. Adalet ve hakkaniyetten hiç taviz vermez. Bir gün bir Hıristiyan mîmâr gelerek Fâtih Sultan Mehmed Han’dan davacı olur. O devirde, Avrupa ülkelerinde, değil kralı mahkemeye vermek, aleyhinde konuşmak bile, bir insanın ölüm fermanını imzalamaktan başka bir şey değildir. Fâtih Sultan Mehmed Han,  Ayasofya Câmii’nden daha yüksek kubbeye ve daha üstün özelliklere sâhib bir câmi yaptırmak ister. Hıristiyan bir mîmâr da bu işe tâlib olur ve inşaatına başlar. Fakat bir Hıristiyan olarak, Müslümanların Ayasofya’dan daha üstün bir esere sâhib olmalarına gönlü razı olmaz. Mısır’dan binbir zahmetle getirilmiş olan sütunların boyunu kısaltır, bu yüzden de kubbenin yüksekliği Ayasofya’dan küçük olur. İnşâatın bitmesine yakın inceleme yapan Fâtih, sütunların kasıtlı olarak kısa tutulduğunu anlar. Hıristiyan mîmârın cezalandırılmasını emreder ve eli kesilir. Mîmâr, yakınlarının; “Onların kâdıları adildir. Git, durumunu  anlat” sözleri üzerine Hızır Bey’e hâlini arz eder. Hızır Bey, gerekli araştırmayı yapıp  Sultân’ı mahkemeye davet eder... Hıristiyan mîmâr ayakta durmaktadır. Bu sırada Sultan, mahkeme salonuna girer ve baş köşede bulunan yerde oturmak ister. Hızır Bey;  “Oturma begüm! Hasmınla yüzleşmek üzere mahkeme huzurunda ayakta dur!” der. Sultan denileni yapar. Hızır Bey, mahkeme neticesinde; “Sen, Murâd oğlu Mehmed! Mahkeme edilmeden bu zımmînin [gayr-i müslim vatandaşın] elini kestirdiğin için kısas olunacaksın! Senin elin de onunki gibi kesilecek! Eğer zımmîyi razı edebilirsen, ölünceye kadar onun ve çoluk çocuğunun geçimini temin etme karşılığında elini kesilmekten kurtarabilirsin!” der. Hıristiyan mîmâr, bu ulvî karar karşısında ağlayarak Sultân’ın ellerine kapanır ve ölünceye kadar geçimini temin etmek karşılığında anlaşırlar. Böyle bir adaletin, ancak hak bir dînin mensupları tarafından icra edilebileceğini düşünen Hıristiyan mîmâr, ailesi ile birlikte Müslüman olur. Daha sonra Sultan, kâdı Hızır Bey’i ziyaret  edip; “Eğer bana, bir suçlu gibi değil de, bir pâdişâh gibi muamele etseydin, seni şu kılıcımla parçalardım” der. Hızır Bey de Pâdişâh’a;  “Eğer pâdişâhlığına güvenip, dînin emri olan hükmüme karşı gelseydin, seni bu arslanlara parçalatırdım” der ve paltosunun iki eteğini çeker. Bakanlar, Hızır Bey’in paltosunun eteği altındaki iki arslanın sert bakışlarını görürler. “Böyle Sultân’a böyle kadı” demekten kendilerini alamazlar.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.