"Bütün talebelerim şu duaları okusun!.."

A -
A +
"Herkes (Bismillâhillezî lâ yedurru me'asmihî şey'ün fil-ardı velâ fissemâi ve hüvessemî'ul-alîm) ve (Eûzü bi-kelimâtillâhittâmmâti min şerri mâ halak) duâlarını okusunlar."
  Bazı kerametler -1- Evliya zatlardan pek çok keramet görülmüştür. Bunlardan bazıları: İslam âlimlerinin ve evliyanın büyüklerinden İmâm-ı Rabbânî hazretleri talebeleriyle berâber bir yolculuğa çıkmıştı. Bir kervansarayda konakladıkları sırada, talebelerine âniden şöyle buyurdu: "Bugün buraya bir belâ geleceğini ve herkese sirâyet edeceğini görüyorum. Arkadaşlarınız birbirlerine söylesinler herkes (Bismillâhillezî lâ yedurru me'asmihî şey'ün fil-ardı velâ fissemâi ve hüvessemî'ul-alîm) ve (Eûzü bi-kelimâtillâhittâm-mâti min şerri mâ halak) duâlarını tekrar tekrar okusunlar. Çünkü, bu duâyı kim okursa, Allahü teâlânın inâyeti ile kendisi ve malı korunur..." Bunu söyledikten iki saat geçmeden kervansarayda yangın çıktı. Pek çok eşya yandı. Bu duaları okuyanların eşyalarına bir şey olmadı. Sadece bir talebenin eşyası yandı. Çünkü arkadaşları ona bu duâların okunması gerektiğini söylemeyi unutmuşlardı.           *** Büyük âlim ve veli Seyyid Fehim Arvasi hazretleri talebeleriyle Van Gölü kıyısında giderken gölde bulunan (Ahtamar) adasındaki Ermeni kilisesinden bir papaz çıkarak su üstünde yürümeye başlar. Bunu gören talebelerden birkaçının hatırına gelir ki: (Şu papaz su üzerinde yürüyor da, evliyanın büyüğü, Allahü teâlânın sevdiği, seçtiği kulu bildiğimiz, Seyyid hazretleri, acaba neden yürümeyip kıyıdan dolaşıyor?) Seyyid Fehim hazretleri, bu düşünceyi anlayıp, mübarek ayaklarındaki nalınları ellerine alıp, birbirlerine çarpar. Nalınlar birbirine çarptıkça papaz suya batar ve boğulur. Sonra, böyle düşünene dönerek, (O, sihir yaparak, su üstünde gidiyordu. Böylece, sizin imanınızı bozmak istiyordu. Nalınları çarpınca sihri bozularak battı. Müslümanlar sihir yapmaz. Allahü teâlâdan keramet istemekten de hayâ ederler) buyurdu. Kerametiyle, papazın sihrini bozdu.           *** Bir gün içkiye müptelâ olan bâzı gençler, torbalarına içki şişeleri koyarak, kıra içki içmeye gidiyorlardı. Giderken, Edirne evliyasından Hasan Sezâî hazretlerinin dergâhının önünden geçmeleri icâb etti. Sezâî Efendi onları görerek; "Evlâtlar, nereye gidiyorsunuz. Torbaların içindeki şişelerde ne var?" diye sordu. Gençler, hâllerini gizlemek için; "Efendi baba! Kıra gezmeye gidiyoruz. Şişelerimizde de şerbet var" dediler. Hasan Sezâî tebessüm edip; "Peki öyle olsun" buyurdu. Gençler ayrılıp gittiler. Kıra vardıklarında sofralarını kurdular. Şişelerindeki içkiyi içmeye başladıklarında hepsi birden çok şaşırdı. Çünkü şişelerin içindeki içkilerin hepsi şerbet olmuştu. Bu hâlin, o büyük zâtın bir kerâmeti olduğunu anlayıp, tövbe ettiler, artık bir daha içki içmediler...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.