"İstanbul'u şu beşikteki Şehzade fethedecek!"

A -
A +
Sultan İkinci Murad Han, Hacı Bayram-ı Velî hazretleriyle baş başa sohbet ettiği günlerden birinde; konu İstanbul'un fethine gelmişti...
 
Bazı kerametler -2-
Sultan İkinci Murad Han, Hacı Bayram-ı Velî hazretleriyle baş başa sohbet ettiği günlerden birinde; konu İstanbul'un fethine gelmişti. Sultan Murâd Han; 
"Allahü teâlânın izniyle, evliyânın himmet ve bereketleriyle İstanbul'u almak istiyorum. Rahmetli dedem Yıldırım Bâyezîd Han bu işe girişti. Fakat bir netice elde edemedi. Sevgili Peygamberimizin de (sallallahu aleyhi ve sellem) fethini müjdelediği bu İstanbul bize lâzım. Bunu almak için de himmetinizi, yardımınızı bekliyorum" dedi. 
Murâd Han bu sözleri söylerken, Hacı Bayram-ı Velî derin bir tefekküre dalmış, onu dinliyordu. Sultanın sözü bittikten bir süre sonra; 
"Sultânım! Bu şehrin alınışını görmek ne size, ne de bize nasip olacak. İstanbul'u almak, şu beşikte yatan Muhammed'e (Fâtih Sultan Mehmed Han) ve onun hocası, bizim Köse Akşemseddîn'e nasip olsa gerektir" müjdesini verdi. Sonra geleceğin Fâtih'ini kucağına aldı. Onun gözlerine bakarak, uzun uzun teveccühlerde bulundu. Sultan Murâd Han, bu müjdeye çok sevindi...
            ***
Aziz Mahmud Hüdâyî hazretleri her sabah erkenden kalkarak hocasının abdest suyunu ısıtıp hazır ederdi. O sabah ise uykuya dalmış ve ancak son vakitte uyanabilmişti. Derhâl ibriği aldı. Fakat ısıtmaya vakit yoktu. Çünkü hocasının ayak seslerini işitiyordu. İbriği göğsüne bastırmış bir hâlde kalakaldı. Üftâde hazretleri eğilerek; "Haydi evlâdım suyu dök" dedi. Hüdâyî hazretleri ise ibriği göğsüne bastırmış hâlde duruyor ve buz gibi olan suyu hocasının eline dökmeye kıyamıyordu. Üftâde hazretleri tekrar; "Haydi evlâdım! Ne duruyorsun? Geç kalacağız" deyince, çekine çekine ve korkarak suyu dökmeye başladı. Ancak hocasının sözü onu bir kat daha şaşırttı: "Evlâdım Mahmûd bu su ne kadar ısınmış böyle. Bunu normal ateş ile ısıtmayıp, gönül ateşi ile ısıtmışsın. Bu hâl artık senin hizmetinin tamam olduğunu gösteriyor!.."
            ***
İslam âlimlerinin ve evliyanın büyüklerinden Seyyid Abdülhakim-i Arvasi hazretleri bir gün İstanbulda Bâyezîd Câmiinde vaaz verirken konu ile hiç ilgisi olmadığı hâlde; "Sizden biriniz, eve gidip, çocuğunu çatıya kiremitler üzerine çıkmış, güvercin kovalar görürse, bağırmadan, güzellikle, 'yavrum bak sana neler getirdim, şeker aldım' desin, onu tutup içeri aldıktan sonra azarlasın" buyurdu. Vaazı dinleyen Akhisarlı bir zât içinden 'şimdi bunun da ne ilgisi var!' diye geçirdi. Vaazdan sonra evine gidince baktı ki çocuğu evin damına çıkmış, kiremitler üzerinde güvercin yakalamak peşinde, nerede ise kenardan düşecek hâlde. Hemen Abdülhakîm-i Arvasi hazretlerinin nasihatlerini hatırladı ve öyle yaptı. Çocuk düşmekten kurtuldu.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.