"Fethi, şu çocuk ile bizim Köse görürler”

A -
A +
Hacı Bayram-ı Velî​ buyurdu ki: “Sultanım, İstanbul’un alındığını ne sen, ne de ben görebileceğiz. Fethi, şu çocuk ile bizim Köse görürler...”
  Fethedileceği müjdelenen şehir -2- Osmanlı Sultanı İkinci Murat Han, Hacı Bayram-ı Velî’yi son derece sever ve o sırada payitaht olan Edirne’ye geldiğinde sık sık sohbetlerinde bulunurdu. Ona bir gün, İstanbul’un fethi hakkında sual edince, Hacı Bayram-ı Velî  “Allahü teâlâ, ömrünüzü ve devletinizi ziyade etsin. Yalnız, İstanbul’un alındığını ne sen, ne de ben görebileceğiz” dedi. Sonra, bir köşede oynayan Şehzade Mehmet (Fatih) ile hizmet için kapıda bekleyen Akşemseddin’i göstererek “Ama şu çocukla, bizim Köse görürler” buyurur. Çocukluğundan itibaren çok ciddi bir şekilde yetiştirilen Fatih, bir an önce İstanbul’u fethetmek ve Peygamber efendimizin “sallallahü aleyhi ve sellem” müjdesine mazhar olabilmek arzusundaydı. Saltanat tahtına oturur oturmaz bu büyük idealini gerçekleştirmeye çalıştı... Fatih Sultan Mehmet Han, muhteşem ordusuyla İstanbul’un fethine çıktığında, Akşemseddin, Akbıyık Sultan, Molla Fenari, Molla Gürani, Şeyh Sinan gibi meşhur veliler, âlimler onunla birlikte idiler. Onlar sözleri ile sohbetleri ile Sultan Mehmet Han'a manevi destek veriyorlardı... Fatih’e manevi yardımda bulunan zatlardan biri de, evliyanın büyüklerinden Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleridir. Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri, bir gün âniden atının hazırlanmasını istedi. Ata binip Semerkand’dan süratle çıktı. Talebelerine; “Siz burada durun” buyurdu. Atını sahraya doğru sürdü. Sonra birdenbire gözden kayboldu... Ubeydullah-ı Ahrâr hazretleri döndüğünde, talebeleri nereye gittiğini sordular; “Türk Hakanı Sultan Muhammed Han (Fatih), küffar ile harp ediyordu, benden yardım istedi. Ona yardım etmeye gittim. Allahü teâlânın izniyle galip geldi. Zafer kazanıldı” buyurdu...  Nihâyet bu güzel şehir, 29 Mayıs 1453 Salı sabahı, fethedildi. "Fatih" adıyla anılmaya hak kazanan 21 yaşındaki Sultan Mehmet Han, Ayasofya’da şükür namazı kıldı. Bu mabedin cuma gününe kadar cami hâline getirilmesini emretti. Nihayet cuma günü devlet erkânı ile Ayasofya’ya gelen Fatih, İstanbul’da ilk cuma namazını burada kıldı. Sonra Akşemseddin hazretlerine Ebû Eyyûb el-Ensârî’nin (radıyallahü anh) mübarek kabrinin yerinin bulunması arzusunu bildirince, Akşemseddin hazretleri;  “Sultanım, ben geceleri şu semtte bir yere nur inmekte olduğunu görüyorum. Zannederim, o nurun indiği yerde, o mübareğin kabr-i şerifi olsa gerektir” buyurdu.  İşaret edilen yer kazıldı ve kabr-i şerif bulundu. Fatih Sultan Mehmet Han, Ebû Eyyûb el Ensârî hazretlerinin kabri üzerine bir türbe yaptırdı.  Allahü teala şefaatlerine nâil eylesin...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.