Hem dua etmeli hem de dua almalıdır...

A -
A +
 
 
Dua müminin silahıdır. Allahü teâlâ dua eden Müslümanı sever. Dua, gelmiş dertleri, belaları giderir. Gelecek olanların da gelmesine mâni olur.
 
 
Dua, istemek demektir. Aç bir kimsenin iştahlı olduğu zamanda yiyecek istemesi gibidir. Dua, Allahü teâlâya yalvararak dileğini istemektir. Allahü teâlâ dua eden Müslümanı sever. Dua müminin silahıdır. Dua, gelmiş dertleri belaları giderir. Gelecek olanların da gelmesine mâni olur. Kabul edileceğine inanarak dua etmelidir. Duam kabul olmadı diye acele etmemelidir. Duanın kabul olması için Allahü teâlânın emirlerini ve ibadetleri yapmalı, günahlardan da sakınmalıdır. Helal yemelidir. Duaya devam etmeli, usanmamalıdır. Hadis-i şeriflerde buyruldu ki:
(Dua belayı önler.) [Deylemi]
(Dua ettim, hâlâ duam kabul olmadı diye acele etmeyin.) [Buhari]
(Dua edenin ya günahı affolur veya hemen hayırlı karşılığını görür, yahut ahirette mükafatını bulur.) [Deylemi]
Dua ettiğimiz gibi dua da almaya çalışmalıyız. Bütün âlimler ve evliyalar, dua almayı, yollarının esası kabul edip, herkesten dua istemişlerdir. İyilik ederek, gönül alarak, tevazu göstererek, kalp kırmadan herkesin, bilhassa büyüklerimizin dualarını almaya çalışmalıdır.
Büyük İslam âlimi Hüseyin Hilmi Işık (kuddîse sirrûh), kendilerine bir bardak çay ikram eden birisine senelerce dua etmiş, onun için Fatiha okumuşlardır. Sebebi sorulunca da, (Bana bir bardak çay vermişti, onun bana iyiliği var, onun için dua ediyorum) buyurmuşlardır. Yine bir yerde sıra beklerken öndeki sırasını veren gence bile ömür boyu dua etmişlerdir.
Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri, evliyanın büyüklerinden, İstanbul’un manevi fatihlerindendir. Her zaman  iyilik eder, dua almaya çalışırdı. Bir gün annesi, tarladan kaldırdığı buğdayları, biriyle Ubeydullah-ı Ahrar'a gönderdi. Ubeydullah-ı Ahrar buğdayları ambara koymakla meşgulken, buğdayları getiren kimse, boş çuvallarını alıp gitti. Ubeydullah-ı Ahrar o anda neden bu garip kimseden dua almadığına üzüldü. Koşarak o kimsenin peşine düştü. Yanına vararak tevazu ile kendisine dua etmesini istedi ve; "Belki duanız ve himmetiniz bereketiyle Allahü teâlâ beni bağışlar, merhamet eder de yolum açılır" dedi. Onun yüzüne şaşkın ve hayret dolu ifadelerle bakan zât; "Zannediyorum, Türk şeyhlerinin söyledikleri; "Her geleni Hızır bil, her geceyi Kadir bil" sözüne göre hareket ediyorsun. Fakat ben hiçbir özelliği olmayan kendi hâlinde yaşayan bir kimseyim. Senin istediğin bende yoktur" dedi. Ubeydullah-ı Ahrar  dua etmesi için yalvarmaya devam etti. O kimse, Ubeydullah-ı Ahrar'ın yalvarışına dayanamayarak ellerini kaldırdı ve; "Allahü teâlâ senin kalp gözünü açsın" diye dua etti. İşte Ubeydullah-ı Ahrar, bu duanın bereketiyle Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri oldu...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.