"Misafirimize hoş geldin demeyecek misin kızım?"

A -
A +
Elif salonda oturan Emre Can’ı görünce dudaklarını ısırdı ve kaşlarını çattı. Kırgın olduğu belliydi.
 
 
Nazan kapının ağzında duran yakışıklı gence gözlerini hafifçe aralayarak baktı. Emre Can gülümsüyordu. Mahcup bir ifade vardı yüzünde. Yatağın başucunda oturan Neveser Hanım yavaşça eğildi Nazan’ın kulağına:
- Bak güzel kızım, oğlun geldi...
Nazan boğuk bir haykırışla inledi:
- Emre Can!
-Anne! Anneciğim... Beni affedebilecek misin? Ben yanlış yaptım anne, düşünmeden, bilmeden suçladım seni. Şimdi gerçekleri öğrendim. Her şeyi biliyorum...
Nazan inanılmaz bir gayretle doğruldu yatağında. Kollarını açtı:
- Oğlum, canım yavrum benim...
Ana oğul sarmaş dolaş oldular. Bu insanın içini acıtan manzara karşısında duygulanmamak mümkün değildi. Neveser Hanım gözlerinde biriken yaşları zarif parmaklarının ucuyla siliyor, Önder ise kendi gözyaşlarını saklamaya çalışıyordu. Nazan boğuk hıçkırıklarla ağlıyordu... Neden sonra Doktor Süha Bey müdahale etti:
- Haydi bakalım, toparlanın. Nazan Hanım, artık her şey bitti. Kendinizi toparlayın. Bakın oğlunuz da yanınızda...
Nazan oğlunun saçlarını okşadı:
- Evet Doktor Bey. Şükürler olsun ki yanımda. Hasretim yanımda artık...
Çok geçmeden yataktan kalkmıştı Nazan. İpek bordo renkli sabahlığını giyip oğlunun kolunda salona indi. Ayşen’in yaptığı ıhlamuru içti. Oğlu yanında oturuyor, ellerini ellerinden hiç bırakmıyordu. Nazan onun yüzüne bakıyor, yüzünün bütün hatlarını beynine nakşetmek istercesine inceliyordu.
- Ne kadar yakışıklısın yavrum! Aslan gibisin güzel oğlum...
Emre Can gülümsedi:
- Sen de çok güzelsin annem... Bir resmini bile görmedim bugüne kadar biliyor musun, ama hayalimde seni hep böyle tahayyül ettim.
Neden sonra çekinerek sordu Emre Can:
- Elif yok mu?
Önder Bey gülümsedi:
- Her şey sırayla delikanlı. Elbet o da öğrenecek her şeyi. Şimdi bir arkadaşında. Neredeyse gelir. O zaman oturup konuşursunuz...
          ***
Elif salonda oturan Emre Can’ı görünce dudaklarını ısırdı ve kaşlarını çattı. Kırgın olduğu belliydi. Önder Bey hemen atıldı:
- Elif, misafirimize hoş geldin demeyecek misin kızım?
Genç kız başını eğdi, gözlerini kısarak baktı delikanlıya. Yanında oturan Nazan’ın elleri hâlâ Emre Can’ın avuçlarının içindeydi:
- Nihayet gerçekleri anladın mı?
Emre Can başını iki yana salladı:
- Çok haklısın beni suçlamakla. Ama bunca sene, bütün hayatın boyunca bir yalanla büyümüşsün. Bunun farklı bir şey olabileceğini düşünmemişsin. Hayatındaki tek örnek bir baba. Onun sana yalan söyleyebileceğini aklına bile getirmemişsin. Lütfen mazur gör. Annem beni affetti. Sen de affet.
Elif hafifçe gülümsedi:
- Eh, haydi bakalım o zaman... Seni anlayabiliyorum. Çok kolay değil...
Önder Bey atıldı:
- Oldu, bitti her şey. Geriye dönüp bakmayalım artık...
Emre Can yerinden kalktı, genç kızın yanına geldi ve Önder Beye döndü:
- Bizim evlenmemize izin verecek misiniz?
Nazan yeniden ağlamaya başlamıştı. Önder Bey omzunu okşadı genç adamın:
- Tabii ki evladım. Sadece bir sorun var, ben kız tarafı mıyım oğlan tarafı mıyım? İşte mesele bu! Bunu bir çözebilsem...
Kahkahalar patladı bir anda. Hava hemen değişmişti... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.