Üçünün de gözleri mutluluktan parlıyordu...

A -
A +
Öğleye doğru geldi taksi. Şerif nefesini tuttu. Oğlu ve gelini arabadan iner inmez koştu yanlarına...
 
 
Emre bir ara annesinin yanına geldi:
- Anneciğim, babamla karşılaşmak seni etkileyecek biliyorum, onu da etkileyecek. Ama benim saadetim için...
Nazan oğlunun dudaklarına dayadı parmaklarını, susturdu onu:
- Senin saadetin için ben her şeyi yaparım oğlum. Babanla da karşılaşırım. Bizim ilişkimiz bitti. Ben dönüp o ilişkinin arkasından hiçbir zaman bakmayacağım. Beni anladığın için sana teşekkür ederim. Ben bundan sonra senin saadetin için varım. Dünyanın en mükemmel kızlarından birini alıyorsun eş olarak. Mutlu olacağını biliyorum. Elif’i ben yetiştirdim. Sana uygun, harika bir kız. Biliyorum ki baban da seni çok iyi yetiştirmiş. Bunu inkâr edemem...
Emre Can keyifle gülümsedi ve sokuldu annesine. O sırada Elif de yanlarına gelmişti. Nazan bir kolunun altına oğlunu, bir kolunun altına kızını aldı. Mutluluktan gözleri ışıldıyordu...
          ***
Şerif heyecanlıydı. Garsonlara pansiyonun en güzel odasını hazırlatmış, aşçıya birbirinden güzel yemekler yaptırmıştı. En yeni elbiselerini giydi. Halil onun sabahın erken saatlerinden beri koşturmasını sakin bir şekilde seyrediyordu. Bir gece önce evlenmişti Emre Can. İstanbul’da yapılan nikâh ve gece verilen kokteyle gitmemişti Şerif. Oğluna yalvarmıştı âdeta:
- Beni zorlama aslanım. Gönül koymam. Annene bunca seni yaşattığım ızdırabın ardından hiçbir şey olmamış gibi çıkamam onun karşısına. Benim gönlüm seninle...
Bunun üzerine Elif ve Emre Can nikâhın hemen ardından balaylarını Manavgat’ta, babasının işlettiği tesiste geçirmeye karar vermişler, bu fikirlerini de hemen iletmişlerdi. Gözyaşları içinde öğrenmişti Şerif bu kararı. Dün geceden beri koşturuyordu. Öğleye doğru geldi taksi. Şerif nefesini tuttu. Oğlu ve gelini arabadan iner inmez koştu yanlarına:
- Hoş geldiniz bakalım, hoş geldiniz evlatlarım...
Elif saygıyla öptü kayınpederinin elini. Ardından da Emre Can sarıldı babasına...
Şerif o ana kadar kendisini tutmayı başarmıştı. O andan itibaren engel olamadı gözyaşlarına. Oğluna sarılıp hıçkırmaya başladı:
- Yavrum, aslanım, ikiniz de beni bağışlayın. Seni kimseyle paylaşmak istemedim ben. Korktum, yalnız kalmaktan korktum sevdiklerimin hepsinin beni bırakıp gitmesinden korktum. Annen dünyanın en iyi kadınıydı senin. Ona layık olamadım ben. Ona layık olamadığımı kendime itiraf etmekten korktuğum için bunca acıyı, hasreti çektirdim ona. Allah beni bağışlasın artık… 
Elif, Emre’den önce davrandı:
- Babacığım lütfen... Her şey bitti gitti. Annem de asla sizi suçlamıyor. Şimdi bunları düşünerek kendinizi suçlamayın. Bakın biz mutluyuz, siz de mutlu olun lütfen...
Şerif gözlerini sildi, minnetle baktı gelinine:
- Sağ ol kızım... Allah senden razı olsun. İnşallah hayatınız boyunca mutlu olursunuz.
Emre Can gülümsedi:
- Babacığım, artık arkaya dönüp bakmak yok... Elif doğru söylüyor. Annem nikâha gelemediğin için üzüldü ama olsun, bak biz geldik. Zaman her şeyin ilacı baba. Sen hep böyle söylersin...
- Öyle evlat... Zaman her şeyin ilacı. Annen de sağ olsun. O, asil bir kadın...
Şerif sevgiyle gülümsedi. İkisine de sarıldı. Üçünün de gözleri mutluluktan parlıyordu...
                                        -SON-
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.