İçindeki korkular, sanki boğazını sıkıyor gibiydi

A -
A +

Hakan genç kızın yanındaki sandalyeye oturdu. Yumuşak bir ses tonuyla konuşmaya başladı...

 
Bütün gün yağan yağmurun ardından parlayan güneş, ıslak yolların cam gibi parlamasına sebep olmuştu. Hakan hızlı adımlarla cadde boyunca yürüyordu. Arada bir saatine bakıyor, her bakışından sonra da daha telaşlı bir şekilde süratini arttırıyordu. Trafik lambalarından karşıya geçti. Yirmi metre kadar daha ilerledikten sonra vitrininde insanın içini gıcıklayan birbirinden güzel görünümlü pastaların ve şekerlemelerin bulunduğu pastaneye girdi. Bakışlarını içeride dolaştırdı telaşla. En dip masalardan birinde tek başına oturan sarı, uzun saçlı genç kızı görünce dudaklarına yayılan tebessümle o tarafa doğru ilerledi. İnce uzun yüzlü genç kız delikanlının yaklaştığını görünce hafifçe kaşlarını çatarak sitemkâr bir tavırla dudak büktü. Hakan genç kızın yanındaki sandalyeye oturdu hemen. Yumuşak bir ses tonuyla konuştu:
- Biliyorum canım geç kaldım. Ama inan ki benim suçum yok. Son dakikada müdür bey iş getirdi. İnan bana getirdiği işi nasıl yaptığımı bilmiyorum. Aklım sendeydi. Allah vere de yalan yanlış bir şey yapmış olmasam. Çok mu beklettim?
Genç kızın kaşları hâlâ çatıktı. Küskün bir ifadeyle cevap verdi:
- Yarım saat, hatta neredeyse kırk dakikadır bekliyorum.
- Biliyorum canım, ne olur affet... Kendimi affettirmek için ne yapabilirim?
Genç kız sonunda gülümsemişti:
- Tamam, tamam...
Derin bir nefes aldı Hakan. Arkasına yaslandı. O sırada yanlarına yaklaşan garsona kahve söyledi. Uzun boylu, ince yapılı bir gençti. Geniş bir alnı, siyah saçları, ince dudakları ve melankolik bakan gözleri vardı. Hakan sevgiyle baktı genç kızın yüzüne:
- Seni özledim Dilek... Neler yaptın hafta sonunda?
Genç kız dudak büktü:
- Ne yapacağım ki... Arkadaşlar geldi cumartesi günü senden ayrıldıktan sonra. Onlarla oturdum evde. Akşam bizimkilerin yine yemeğe misafirleri vardı. Babamın dostları... İster istemez onlarla oturduk gecenin bir vaktine kadar. Pazar günü öğleyin birde uyandım. Akşamüzeri de biraz dolaştım arabayla…
- Ben de hep evdeydim. Sobayı kaldırdık. Anlayacağın ev işiyle meşguldüm.
Genç kız mutsuz bir şekilde arkasına yaslandı ve etrafına baktı umursamazca.
- Hâlâ söylemedin değil mi?
Hakan dudaklarını ısırdı:
- Müsait bir zamanı bekliyorum. Benim söyleyip söylememem önemli değil canım. Seninkilerin nasıl karşılayacağı önemli. Biliyorsun, benim ailemle seninkiler arasında uçurumlar var. Sosyal konum olarak siz bizden çok üstün olduğunuza göre bu işe sekte vurabilecek taraf sizinkiler.
Dilek yeşil gözlerini açtı iyice:
- Annem ve babam benim istediğim her şeye evet der. Bunu kaç defa söyleyeceğim sana?
Hakan cevap vermedi. İçindeki korkular sanki boğazını sıkıyormuş gibi geliyordu. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.