Yaşadığı kâbusu anlatmak derdini dökmek istiyordu

A -
A +
Geceleri uykusuzdu Esra... Artık Tayfun bir saplantı hâline gelmişti beyninde!
  O korkunç cumartesinin üzerinden bir ay geçmişti. Esra gün geçtikçe kötüye gidiyor, hayattan kopuyordu sanki. Son günlerdeki rahatsızlıkları da fazlalaşmıştı. Sabahları mide bulantısıyla kalkıyor, bütün günü ağzının içi acısıyla, baş dönmesiyle geçiriyordu. Olayların kendisini çok fazla hırpaladığını düşünüyor, bütün bu rahatsızlıklarının bu stresten kaynaklandığını sanıyordu. Geceleri uykusuzdu. Artık Tayfun bir saplantı hâline gelmişti beyninde. Hakkında hiçbir şey bilmediği bir insana bu kadar kolay kanabilmiş olmasını hazmedemiyor, gururuna yediremiyordu olan olayları. Bir kerecik olsun görebilseydi Tayfun’u. Ona içindeki öfkeyi kusmak, haykırmak, kendisini kötü emellerine alet ettiğini bağırmak istiyordu. İçindeki hisleri analiz ettiği zaman ortaya çıkan tek şey öfkeydi. Hayatında ilk defa bir erkek olmuştu. O da böylesine aşağılayıcı bir tavırla kandırmıştı kendisini… O sabah yine mide bulantısıyla uyandı. Öğürerek banyoya koştu. Onun sesini duyan Necile Hanım merak içinde geldi yanına: - Kızım, hasta mısın? - Midem bulanıyor anne. Çok fenayım. Üşüttüm herhâlde... Necile Hanım hayıflandı: - Kendine dikkat etmiyorsun güzel kızım. Doğru dürüst yemek bile yemiyorsun, güçsüz kaldın. Bir yandan sınavların, bir yandan gıdasızlık, bak sararıp soldun, gözlerinin altı karardı. Gel sana bir nane limon kaynatayım, biraz da peynir ekmek ye bakayım. - İstemiyorum anne, hiçbir şey yiyecek hâlim yok... Bugün okula gitmeyeceğim, evde ders çalışacağım biraz. Necile Hanım sevinmişti: - Tabii ya, dinlen hiç olmazsa bir gün. Sıcacık evinde otur. Sana çorba yaparım. Yarına bir şeyin kalmaz. Bir de aspirin içersin. Haydi benim prensesim. Ağlamaklı olmuştu Esra. Dudaklarını ısırdı. Konuşmak, yaşadığı kâbusu anlatmak, derdini dökmek istiyordu. Ama başına gelenleri anlatsa annesinin vereceği tepki ürkütüyordu onu… Oturma odasına girip televizyonu açtı. Bir kadın programı vardı televizyonda. Koltuğa oturup dinlemeye başladı. Anne adayları ile ilgili bir konuyu işliyordu program. Anne olmaya aday kişilerdeki belirtilerden bahsediliyordu. Birden kulak kabarttı. Programdaki doktor bütün bu belirtilerin mide bulantısı, baş dönmesi, yemeklerden tiksinme ile başladığından söz ediyordu. İrkildi. Daha bir dikkatle dinlemeye başladı. Söylenen belirtilerin hepsi kendisinde mevcuttu. Yüreğine bir korku düştü. “Aman Allah’ım... ben ha…” diye inledi. Yüreği kabarmış, dehşet içinde ayağa fırlamıştı. Ne yapacağını bilemiyordu. Bunu mutlaka çözmeliydi. Fırladı odadan. Annesine seslendi: - Anne gazete alıp geleceğim. Sokağa fırladığı zaman yüzüne vuran serin hava biraz kendine gelmesine sebep oldu. Hızlı adımlarla en yakın eczaneye gitti. Hamile olup olmadığını anlamak için gereken preparatı satın aldı. Cebine saklayarak bir de gazete alıp eve döndü. Heyecandan ölecek gibiydi. Annesine göstermeden banyoya girdi. On beş dakika sonra yıkılmış bir şekilde çıktı banyodan. Hamileydi. Dünya başına yıkılmıştı artık. Ne yapacağını bilmiyor, ölmek istiyordu. Elleri titremeye başladı. Allak bullak olmuş çökmüştü… DEVAMI YARIN  
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.