Cahit Bey ve Necile Hanım irkilerek baktılar oğullarına!

A -
A +
Yaşlı adam elindeki ütüyü bırakarak omuzları çökmüş bir hâlde kanepeye attı kendini.
 
Esra her akşam olduğu gibi eve gelir gelmez dersini bahane ederek odasına çekilmişti. Karı koca sessizce uğraşıyorlardı. Hakan geldiği zaman neredeyse işin sonuna gelmişlerdi. Delikanlı odanın hâlini görünce şaşkınlıkla bağırdı:
- Bunlar da ne böyle?
- Senin eşyaların oğlum… Hazırlayıp bitirelim dedik.
Hakan küçümser bir tavırla yüzünü buruşturdu:
- Bırakın böyle şeyleri yahu, Dilek ölse istemez bu çaputları…
Cahit Bey ve Necile Hanım irkilerek baktılar oğullarına. Hakan’ın sözleri bir bıçak gibi girmişti hevesle dolu yüreklerine. Yaşlı adam elindeki ütüyü bırakarak omuzları çökmüş bir hâlde kanepeye attı kendini. Derin bir nefes aldı. Çaresizce baktı oğlunun yüzüne:
- Hakan, yaralıyorsun bizi oğlum. Bunlar anneciğinin sizler için dişinden tırnağından arttırarak alabildiği şeyler. Belki biz senin istediklerini sana sağlayamadık ama…
Yutkundu. Biraz daha devam etse kendini tutamayıp ağlayacaktı. Derin bir nefes alarak rahatlamaya çalıştı. Hakan ise onun tepkisini, onları ne kadar kırdığını anlamamıştı. Aynı lakayt tavırla devam etti:
- Aman baba! Şimdi bunlar mı kaldı? Kayınvalidem gereken her şeyi yapmış zaten. Ha, bir şey daha var… Yatak odası takımını kayınvalidem pek beğenmedi. Ama değiştirmek için de vakit yok. Yerin dibine girdim… Bir İtalyan mobilyaları satan yer varmış, oradan bakılsın dedi ama…
Necile Hanım dayanamadı. Kaşları çatılmıştı:
- O zaman Leyla Hanım gidip kendisi alsın. Bizden bu kadar Hakan. Biz gücümüzün üzerinde yaptık ne yapılacaksa. Bak şu hâlimize… Ne hâle geldik. Gırtlağımıza kadar gömüldük borcun içine. Sen teşekkür edeceğin yerde neler söylüyorsun? İnsan beğenmese bile anasına babasına saygı gösterip teşekkür eder, sonra yırtar atarsın. Sana inanamıyorum Hakan!
Genç adam hayretle baktı annesine:
- Ne dedim şimdi ben? Siz de amma büyütüyorsunuz her şeyi…
Cahit Bey birazcık sakinleşmişti. Kuruyan dudaklarını diliyle ıslatarak usulca konuştu:
- Annen doğal olarak hassaslaştı oğlum. Eğer sen istemiyorsan bu hazırlıkları yapmayız evladım.
Hakan omuz silkti:
- Ben bir şey demedim, hakikati söyledim. Dilek beğenmez bunları.
Cahit Bey başını salladı:
- Sen nasıl istersen oğlum. Biz de bir şey yapmayız. Bizim yapabileceğimiz bu kadar. Bunun için birbirimizi kırıp incitmeye hakkımız yok. Bence kapatalım bu konuyu. Asıl konuşmak istediğim başka bir şey var.
Hakan tam kapıdan çıkmak üzereyken durmuştu. Merakla baktı babasına:
- Hayırdır baba, ne var?
Cahit Bey arkasına yaslandı:
- Hakan, bana evlendikten sonra yardım edeceksin oğlum, yoksa annen de ben de sürünürüz!
Hakan kaşlarını çatmıştı. Bir sandalye çekip oturdu:
- Baba! Benim aldığım belli, verdiğim belli…
Yaşlı adam sözünü kesti oğlunun:
- Elimizi bir taşın altına soktuk oğlum, hatta taş değil koca bir kayanın altına. Beni yalnız bırakma bu yükün altında. Altından kalkamayacağım. Hiç olmazsa birazını yüklen oğlum… Beni manen rahatlat bari… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.