"Evdeki hesaplar çarşıya hiç uymadı be Necile!.."

A -
A +
Acı bir tebessüm yerleşmişti Necile Hanımın yüzüne. İkisi de son derece huzursuzdu.
 
Cahit Bey, eşi ve kızıyla birlikte düğünün yapıldığı restorandan dışarı çıktıkları zaman gece yarısının ayazı kendini bayağı hissettiriyordu. Hakan alelacele vedalaşmıştı anne ve babasıyla. Dilek ise son saniyede gelmiş umursamaz bir şekilde tokalaşmıştı eşinin ailesiyle. Leyla Hanım ise yanlarına bile uğramamıştı. Buruk bir hâlde yürüdüler caddede. Bulundukları yer İstanbul Boğazı’nın en güzel semtlerinden Sarıyer’di. Evlerine oldukça uzaktı. Necile Hanım kocasının koluna girdi:
- Otobüs falan yok mudur Cahit Bey? Buradan taksiye binmek çok pahalı olacak…
Gülümsedi acı bir şekilde yaşlı adam:
- İlahi Necile’m… Zaten açılmışız açılacağımız kadar, taksi parası bizi kurtarmayacak ki… Keşke o kadar basit olsa, inan bana öyle olsa yürüyerek giderim eve ama ne çare ki öyle değil…
Ses çıkartmadı kadın. Esra yanlarında yürüyordu. Cahit Bey ona döndü:
- Nasılsın kızım? İnşallah senin düğününü de yaparız hayırlısıyla… Telli duvaklı…
Esra gülümsemekle yetindi. O anda beyni Tayfun’la meşguldü. Zaten son günlerde genç adamdan başka hiçbir düşüncesi yoktu. Son sınavların hemen hepsinde başarısız olmuştu. Bunlar bile aklını kurcalamıyor o sadece Tayfun’la kuracağı hayatın hayalleriyle yaşıyordu. Cahit Bey bir taksi çevirip adresi verdi. Yol boyunca hiç konuşmadan evlerine geldiler. Esra hemen iyi geceler dileyerek odasına çekildi. Cahit Bey ve karısı oturma odasına geldiler. Pijamalarını giymişlerdi. Necile Hanım yorgunluktan şikâyetçi bir şekilde kollarını ovuşturuyordu:
- Sanki taş taşımış gibi yorgunum Cahit Bey… İyice yaşlandım artık.
Gülümsedi yaşlı adam:
- Sen benim gönlümde hep gençsin Necile’m… Hep en güzelsin.
Necile Hanım düşünceliydi:
- Bize ne kadar uzak bir hayat tarzı! Ne kadar ayrı dünyalar…
- Yapacak bir şey yok be karıcığım, oğlumuz hemen adapte oldu gördüğün gibi. Önemli olan da o… Dilerim kuşkularım, korkularım gerçek çıkmaz. Bizim hayatta tek isteğimiz onların mutluluğu değil mi? Bizden uzak olsa da, mesut olduğunu bilelim, yeter…
Acı bir tebessüm yerleşmişti Necile Hanımın yüzüne. İkisi de son derece huzursuzdu. Cahit Bey aylardır elinden düşürmediği defterini çıkarttı. Cebindeki parayı sayıp masanın üzerine koydu. Gözlüklerini takıp yazıp çizmeye başladı. Necile Hanım ise merakla bekliyordu sonucu. Neden sonra dudaklarını büzerek arkasına yaslandı yaşlı adam. Yüzünün çizgileri derinleşmişti bir anda:
- Evdeki hesaplar çarşıya hiç uymadı be Necile! Önümüzdeki ay mobilyaların taksitleri başlıyor. Banka kredisi de kesilecek. Tek maaşla bunların ancak ikisini halledebilirim. Elimizde de yiyip içecek bir şey kalmaz. Ek bir iş bulmak lazım. Bunun yanı sıra arkadaşlardan aldığım paralarla kredi kartının ödemeleri var. Biz daldık bir denize yüzme bilmeden. Cebimdeki para bize ay sonuna kadar anca yeter.
Kadın dudaklarını ısırdı:
- Bu saatten sonra hangi ek işi yaparsın Cahit Bey?
Yaşlı adam kaşlarını kaldırdı ve çaresizce baktı karısının yüzüne… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.