"Bu iş başka türlü olmayacak hanım"

A -
A +
Ne söylese haklıydı eşi. Altından kolay kalkılamayacak bir yükün altına girmişlerdi.
 
Cahit Bey ve Necile Hanım bütün bir öğleden sonra dolaşmışlardı. Belki on, on beş ev bakmışlar, kimini beğenmişler, kimini beğenmemişlerdi. Ama hepsinde ortak bir nokta vardı ki kiralar inanılmaz derecede pahalı, onların bütçelerine asla uymayacak şekilde yüksekti. En uzak semtlere kadar gitmişler yine de içlerine sinecek, bütçelerine uygun bir yer bulamamışlardı. Tabanlarının altı acımaya başlamıştı artık. Sonunda bir bakkaldan öğrendikleri adrese de gidip bakmaya karar vermişlerdi. Dik bir yokuş çıkıyorlardı. İstanbul’un en kenar semtlerinden birindeydiler. Necile Hanım kocasının koluna girmiş güçlükle yürüyordu.
- Cahit Bey, buralardan işe nasıl gidip geleceksin?
- Giderim Necile. Aşağıya yürürsem tek vasıta ile giderim. Otobüs var.
Kadıncağız içini çekti:
- Otobüs var da, duymadın mı bakkalın dediğini? Bir saatte bir kalkıyormuş, kazara kaçırsan gidemeyeceksin. Dolmuşla gitmeye kalksan dünyanın parası. Gece de çalışıyorsun şimdi. Bir de Esra’yı düşünmek lazım. O kız da okula gidecek. Kolay değil.
Cahit Bey durdu. Derin derin soluklandı:
- Biraz da o sıkıntı çekecek hanım. Başka türlü olmayacak bu iş.
Necile Hanım ses çıkartmadı. Ne söylese haklıydı eşi. Altından kolay kalkılamayacak bir yükün altına girmişlerdi. Sonunda adresi buldular. Derme çatma yapılmış bir gecekonduydu kiralanmak istenen yer. İki odası bir de banyo ve mutfağı vardı. Kirası da uygundu. Hatta düşündüklerinden daha azdı. Gözleri parlamıştı Cahit Beyin. Eşinin kulağına fısıldadı:
- Emekli maaşından epey bir para kalır Necile kiradan sonra. Bekçilikten ve öteki taraftan aldığım parayı da tamamen borçlara kapatırız.
Necile Hanım başını salladı:
- Ben de çalışacağım Cahit Bey unutma. İyi kötü bir iş bulalım bana da…
Başını salladı yaşlı adam. Ev sahibiyle sıkı bir pazarlık yaptılar. Tatlı bir adamdı ev sahibi. Oldukça şişman, kır saçlı, yuvarlak yüzlü bir tipi vardı. Yıllar önce Bulgaristan’dan göçmüştü ailesi. Bir müddet sohbet ettiler. Ev sahibi Salih Efendi memnun bir ifadeyle kafasını salladı:
- Seni sevdim be kızanım. Al tut benim viraneyi. Bilirim pek güzel değildir ama sen güzellik falan aramıyorsun, parası uygun olsun istiyorsun. Hepimiz aynı şeyi düşünüyoruz be kızanım. Benim istediğim de fazla bir şey değil. Ben de iki ev yukarıda oturuyorum. Bir karım bir de ben. Çocukların hepsini everdik, yolladık. Kaldık bir başımıza. Yârenlik de ederiz gelirseniz. Hem yol için falan düşünme. Otobüsümüz var. Baş durak da elli metre ileride. Otobüsün gelişini evden görürsün.
Cahit Bey gülümsedi, karısına döndü:
- Ne dersin Necile, pek rahatlayacağız burası olursa.
Necile Hanım olumlu anlamda salladı başını:
- Sen ne dersen ben peki derim Cahit Bey. Nerede olsa otururum. Yeter ki sıcak yuvam olsun.
Cahit Bey, Salih Efendi’ye dönüp elini uzattı:
- Anlaştık birader. Tutuyoruz. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.