Hangisi doğru?

A -
A +
Erdoğan'ın son şûra toplantısında McKinsey ile ilgili yaptığı bir açıklama var. Cumhurbaşkanı, “Fikrî danışmanlık hizmeti de almayacağız. Biz bize yeteriz" diyor.
Bu tartışmada, Hakan Fidan'ın milletvekili olması sürecinin bir benzeri yaşanıyor. 
Hatırlarsanız Hakan Fidan, dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu'nun daveti üzerine milletvekili adayı olmuş, ancak Erdoğan'ın itirazı üzerine adaylığını geri çekmişti.
O dönemde de bugünküne benzer bir tartışma yaşanmıştı.
Fidan'ın adaylığını öğrendiğinde, "Harika bir karar!" diyenler, Erdoğan'ın itirazı sonrası, "Erdoğan haklı. Senin ne işin var milletvekilliğiyle kardeşim!" diyerek anında geri vites yapmıştı.
Cumhurbaşkanı'nın konuşmasına göre gard almak, onun söylemi üzerinden yazı yazmak ve hatta siyaset üretmek bir moda oldu. Bir olay olduğunda belli kesimler, "Dur bakalım Cumhurbaşkanı ne yapacak?" diye suskun kalıp, Erdoğan konuştuktan sonra aynı düzlemde söylemler üretiyor. 
Dedim ya, şimdiki moda bu!
Oysa Cumhurbaşkanı, "Kimseye kulluk etmeyin, kimsenin emir eri olmayın, haklı olduğunuz noktada susmayın" diyen biri...
McKinsey konusuna geri dönecek olursak...
Ekonomi Bakanı Berat Albayrak'ın almış olduğu karar usul olarak yanlış değildi. Bana kızmayın hemen, çünkü Türkiye’nin bu tür danışmanlık şirketlerinin önerilerine ihtiyacı var. Türkiye’de bu hizmeti verebilecek uluslararası çapta danışmanlık şirketi olmadığı için benzeri hizmetler 1985 yılından beri alınıyor.
Üstelik Amerikalı şirketlerden alınıyor.
Şu anda Amerika ile sıkıntı yaşamamış olsak, sanırım hepimiz alınan bu kararın çok doğru olduğunu söylüyor olacaktık. Anlaşma kararı usul olarak doğru ama zamanlama olarak yanlıştı.
Yani zamanın ruhuna aykırı bir karardı.
"Madem öyle, Erdoğan bu duruma neden engel oldu?" diye soracaksanız, o zaman ben de size şu soruları sorarak merakınızı gidereyim.
Sizce Erdoğan, McKinsey'nin danışmanlık hizmeti vereceği kararından habersiz olmuş olabilir mi? Hele hele Berat Albayrak gibi deneyimli bir ismin, bu kararı alırken Cumhurbaşkanı'na danışmama ihtimali olabilir mi?
Asla!
Süreci başından itibaren bilen Cumhurbaşkanı, özellikle AK Parti tabanından gelen isyan çığlıklarını duydu ve ona göre adım attı. Tabanını kızdıracak veya küstürecek bir işin olmasını istemedi.
Çünkü Cumhurbaşkanı, siyasi hayatının hiçbir döneminde millete rağmen siyaset yapmadı. Millet ne dediyse, neyi istediyse onu yaptı ya da yapmaya çalıştı.
Mesele bundan ibaret!
Burada üzerinde durulması gereken asıl nokta şurası.
Birileri, "Türkiye'nin 16 bakanlığını ve ekonomisini bir Amerikalı şirkete teslim ettiler" şeklinde yaygara kopardı ya hani...
Maalesef içimizden birileri de buna inandı ve bu söylem üzerinden ağır eleştiriler yöneltmeye başladı. Oysa, yapılacak şey sadece danışmanlık almaktı.
Yani belli başlı konularda McKinsey'ye danışılacak ve onun önerdiği her şey değil, sadece olumlu olan fikirleri uygulamaya konulacaktı. 
Hatırlarsanız, referandum sürecinde CHP de Amerikalı bir danışmanlık şirketiyle anlaşmıştı. Seçim sonrası danışmanlık firması çekip gitti ama CHP olduğu yerde duruyor öyle değil mi?
Muhalif kesim McKinsey'nin danışmanlık hizmeti vermesini özellikle Millî Savunma Bakanlığı üzerinden değerlendirerek milliyetçi bir söylem geliştirmeye çalışıyor.
Ne diyorlar?
"Bu şirketle anlaştığınızda Millî Savunma Bakanlığı'nın bütün silah envanterini bunlara açıklamış, Türkiye'nin bütün mahrem bilgilerini paylaşmış olacaksınız" diyorlar.
Böyle bir şey olmayacağını kendileri de çok iyi biliyor. Ama toplumun bu konuda hassas olduğunu bildikleri için olayı özellikle bu noktaya çekmeye çalışıyorlar.
Yesinler sizin hassasiyetinizi...
MİT tırları operasyonu üzerinden Türkiye'nin en mahrem bilgileri dünyaya servis edilmeye çalışılırken neredeydiniz siz? Koro hâlinde, "MİT'in ne yaptığını hepimizin bilmeye hakkı var" diyordunuz?
O mahrem bilgileri gazete sayfalarına taşıyan Can Dündar isimli haine sahip çıkıyordunuz, hâlâ sahip çıkmaya da devam ediyorsunuz.
Ayrıca...
O mahrem bilgilerin yayınlamasında başrol oynayan kişi için Ankara'dan İstanbul'a kadar koşum koşum yürüdünüz. Yetmedi, seçim döneminde tekrar aday gösterdiniz ve milletvekili yaptınız.
Enis Berberoğlu'ndan bahsediyorum, hiç öyle şaşırmış gibi yapmayın yani.
Siz önce ona sahip çıkma gerekçenizi açıklayın, sonra millî hassasiyetlerinizi konuşalım.
Olur mu?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.