Yeni yargı operasyonları mı geliyor?

A -
A +
 
Geçen hafta katıldığım bir televizyon kanalında tüm konuklara olduğu gibi bana da Ahmet Davutoğlu'nun kurduğu parti soruldu.
Ben de Ahmet Davutoğlu'nun AK Parti Genel Başkanlığı ve Başbakanlık yaptığı süre içinde yaşanan ve pek de bilinmeyen olayları tek tek anlattım.
Gerçi bunu 3 yıldır pek çok yerde anlattım ama bir kere daha buradan anlatayım.
Ahmet Davutoğlu partinin başına geçer geçmez Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yakın isimleri tasfiye ederek partiyi ele geçirmeye çalıştı.
İlk işi, dönemin Teşkilatlardan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu'nun ekibini dağıtmak oldu. Teşkilatları kendisine bağlamak ve Erdoğan'a bağlı olmayan teşkilatları kendisine biat eden isimlerden oluşturmak istiyordu.
Soylu bu durumu görünce istifa etti, Erdoğan devreye girerek istifayı engelledi. Aynı şey bir süre sonra tekrar yaşandı, Soylu yine istifa etti, Erdoğan yine devreye girerek istifaya mâni oldu.
Davutoğlu'nun ekibi, benim de içinde olduğum belli bir gazeteci kitlesiyle bazı toplantılar yaptı, "Reis dönemi bitiyor, Hoca dönemi başlıyor" diyerek Erdoğan'a yakın olan Serhat Albayrak, Süheyb Öğüt, Hilal Kaplan, Melih Altınok, Cemil Barlas, Haşmet Babaoğlu ve daha pek çok gazeteciye itibar suikastı yapmaya çalıştı.
Hatta, “Hoca’ya yakın olmak istiyorsanız, Reis’i değil, Ahmet Davutoğlu’nu öven yazılar yazın” gibi sinsi tavsiyelerde bulunuldu.
Yine aynı tarihlerde Sayın Ahmet Davutoğlu dönemin Amerikan Başkanı Barack Obama'dan randevu aldı. Ancak bu randevuyu ayarlayan isim Almanya Şanyölyesi Angela Merkel'di ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu görüşmeden haberi yoktu. 
7 Haziran seçimlerinden sonra CHP ile yapılan koalisyon görüşmelerinde Erdoğan'ın Yüce Divan'a gönderilmesi pazarlıkları dahi yapıldı. O günlerde Davutoğlu'na yakın duran ve Erdoğan'a karşı cephe alan önemli bir AK Partili kurmay, "Hele şu koalisyonu bir kuralım, siz o zaman Erdoğan'ı Yüce Divan'a gönderdiğimizi göreceksiniz" dedi. 
Ahmet Davutoğlu ve ekibi bu süre içinde bir dönem FETÖ'nün elinde olan Taraf gazetesini yeniden aktif hâle getirerek kendisine yakın isimleri buraya doldurdu. Yetmedi, Karar gazetesini kurarak buraya da kendisini destekleyecek isimlerle doldurdu.
Ve son olarak...
Son MKYK toplantısında teşkilatları bir kez daha ele geçirmeye çalışınca çarşı karıştı. Pelikan bildirisi yayınlandı ve hemen akabinde Sayın Cumhurbaşkanı Davutoğlu'nu çağırarak istifasını istedi. 
Daha anlatacak pek çok şey var da bunları vakti zamanı gelince anlatırız...
Bugün bu konuya bir kez daha değinmemin nedenini merak ediyorsunuzdur.
Anlatayım...
Dikkat ederseniz Sayın Ahmet Davutoğlu istifa ettikten sonra her konuşmasında Pelikan adı verilen grubun AK Parti içinde fitne oluşturarak istifaya giden sürece neden olduğunu belirtiyor.
Yine dikkat ederseniz Davutoğlu'nun kurdurduğu bu iki gazetedeki yazarlar her seferinde "Pelikan Grubu" algısı yayarak Erdoğan'a yakın gazetecilere itibar suikastı düzenlemeye çalıştı. 
Davutoğlu ekibinin "Reis dönemi bitti, hoca dönemi başlıyor. Bizimle misiniz değil misiniz?" diye toplantıya çağırdığı yazarlar arasında kimlerle anlaştığını, bugün "Pelikan" yazıları yazan yazarlara baktığınızda hemen anlarsınız.
Ve bir hafta önce bu konuda önemli bir gelişme yaşandı. 
Ankara’da aile hakimliği yapan Mustafa Karadağ, gazeteci Yavuz Oğhan'ın programına katılarak aslında kıyameti koparması beklenen bazı açıklamalarda bulundu.
Pelikan grubunun yargıda hâkimiyet sahibi olduğunu iddia etti. Pelikan grubunun avukatının İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan’ın odasının yanında odası olduğunu, gölge başsavcı olarak görev yaptığını iddia etti. Bu kata kimsenin çıkarılmadığını falan söyledi.
AK Parti her zaman olduğu gibi bu açıklamalara da cevap verme gereği duymadı ama bana göre bu açıklamalar çok ama çok önemliydi. Çünkü bu açıklamalar, Erdoğan'ın kendi ekibini yargının içine yerleştirdiği algısını yaymak için yapıldı.
Bir başka deyişle; tıpkı 17/25 Aralık'ta olduğu gibi yargı üzerinden Erdoğan'a operasyon çekme amacı taşıyordu bu açıklamalar.
Neyse ki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçti ve bu hâkimi ifadeye çağırdı. Yavuz Oğhan'a bu olayların yüzde yüz doğru olduğunu anlatan hâkim, ifade sırasında kem küm ederek kıvırdı.
Şahsi kanaatimi sorarsanız AK Parti'nin bu açıklamaları yapan kişinin peşini bırakmaması gerekiyor.
Zira, Davutoğlu'nun partisi kurulduktan hemen sonra yargı içinde böyle bir algının yayılmaya çalışılması boşuna değil. Bu açıklamalar ve bu algılar üzerinden Erdoğan'a yakın duran gazetecilere düzmece belgelerle operasyon çekilebilir. 
Ve önümüzdeki günlerde veya aylarda yargı üzerinden 17/25 Aralık tarzı yargı operasyonları yaşanabilir.
Buna özellikle dikkat edilmesi gerekiyor.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.