EZBERBOZANLAR-RAMAZAN BİNGÖL

A -
A +

Toplumumuza, çevremize  baktığımızda küçük büyük nice başarı hikâyeleri vardır. Tıpkı başarısızlık hikâyeleri olduğu gibi. Peki ya başarı hikâyelerine sahip insanları diğerlerinden ayıran ne? Onlar yola çıkarken başarılı olacaklarını bilerek mi çıktılar? Bu yazımda sizlerle Ramazan Bingöl’ün ezber bozan başarı hikâyesinde bu soruların cevaplarını bulacağız.

Ramazan Bingöl Şanlıurfa’nın Birecik ilçesinde 12 çocuklu fakir bir ailenin 11. çocuğu olarak dünyaya gelir. Anlatırken hikâyesini klasik Türk filmine benzetiyor. 5 kardeşini fakirliğin getirdiği çaresizlikten kaybeder. Giyecek  kıyafet, yiyecek ekmek, hasta olunca içecek ilaç, uyuyacak sıcak bir yuvaları yoktur. “Babam gariban bir adamdı, köyde çerçilik yapıyordu. Elinden gelen buydu” diyor  Bingöl.

7 yaşında ailesiyle taşı toprağı altın İstanbul’a göç ederler. Okul hayatında da başarılı değildir. “Şu an var mı bilmiyorum ama bizim zamanımızda tembeller ve fakirler kümesi vardı. O kümeden okul hayatım boyunca hiç çıkamadım. Hep geçer not aldım. Daha yükseğini görmedim” diyor gülümseyerek.

İstanbul’da da hayat mücadelesi devam eder. Tüm kardeşler bir yerlerde çalışmaya başlar. “Şimdilerde anne babalar bakkala göndermiyor çocuklarını. Gecenin on ikisine kadar Beyoğlu’nda su sakız satardık” diyor...  

EZBERBOZANLAR-RAMAZAN BİNGÖL

İstanbul’da tek önlüğü abisiyle sabah akşam dönüşümlü giyerek ilkokula devam eder. Bir yandan da abileri kebapçıda, Ramazan Bingöl de bir berber dükkânında çıraklık yapmaya başlar. “Kendimi bildim bileli babam dahil kimseden para almadım”  diyen Bingöl, berber dükkânında, mahalledeki çocuklardan Teksas Tommiks dergilerini toplayıp pazar günleri sinema önlerinde satıp para kazanır. Zamanla iyi bir erkek berberi olur: “Günler öncesinde insanlar sıra alır, bayram zamanı sabahlara kadar çalışırdım.” Askerliğini de bayan kuaförü olarak yapar. Askerden dönüşünün ardından bir süre daha erkek kuaförlüğü yapmaya devam eder.

Bu arada abileri 6 metrekarelik küçük bir lokanta açarlar. Ramazan Bingöl’ü de fatura, hesap işleri için yanlarına çağırılar ve böylece Ramazan Bingöl’ün lokantacılık serüveni başlar. 20 yıl boyunca abileriyle birlikte çalışır. Zamanla sektörün önemli restoranları arasına girerler. 11 şubeli restoran zincirinin yönetim kurulu başkanlığını ve genel müdürlüğünü Ramazan Bingöl üstlenir.2008 yılında kardeşleriyle ayrılık kararı alır. Marka ve isim hakkını kardeşlerine devreder. “Ailem bana o dönemde çok destek oldu. Ayrılık sürecinde bir  sabah kahvaltısında artık her şeye en baştan başlıyorum dediğimde, bize sen lazımsın, dediler” diyen  Ramazan Bingöl, ikisi zarar eden  3 şube ile lokantacılık sektöründe  tecrübeleriyle her şeye sıfırdan başlar.

Ayrılık sürecinin ardından yeni bir isim arayışına girer Bingöl. İş ve ekonomi dünyasının önemli isimlerinden  danışmanlıklar alır. Çevresiyle istişare eder. Ama hiçbir isim içine sinmez. En son kendi ad ve soyadın yeni markası yapmaya karar verir. Çevresinden hiç kimse bu fikrine sıcak bakmaz. Değiştirmesi için onu ikna etmeye çalışırlar. Ama kararlıdır, artık  yoluna RAMAZAN BİNGÖL ismiyle devam edecektir.

Gelin şimdi Ramazan Bingöl’ün başarı hikâyesini sorularla kendisinden dinleyelim…

EZBERBOZANLAR-RAMAZAN BİNGÖL

-Neden isim ve soy isminizi markanız olarak seçtiniz?

2008 yılında yaklaşık 20 yılla yakın bir geçmişi geride bırakarak ortağı olduğum firmadan ayrıldım. Yeni bir ufukla yepyeni bir hayata başladım. Ülkemizde “Servisi, dekorasyonu, yemekleri, ortamı iyi olan yerler alkollü iken, servisi, yemekleri, hizmeti iyi olmayan yerlerse alkolsüz yerlerdir” algısı vardı. Var olan bu algıyı kırmak, sektöre yeni bir boyut kazandırmak için kendi markamı oluşturmaya karar verdim. Tahmin ettiğiniz üzere karşı çıkanlar hatta çoğunlukla kendimi fazlaca cesur ve hayalperest bulduğumu iddia edenler oldu. Armani, Pierre Cardin, Henry Ford, Kentucky, Mc Donalds, oluyor da Ramazan Bingöl neden olmasın?

Bugün “Hamburger mi, köfte mi? Pizza mı Karadeniz pidesi mi?” diye sorsanız çoğunluğun cevabı kendi yemeklerimiz olur. Yemek, servis ve sunumda bu kadar iyiyken neden dünya markası çıkmıyor bizden? Cevabı pazarlama ve iletişim tekniği eksiklerimizin olması, sistemi kuramıyoruz.

EZBERBOZANLAR-RAMAZAN BİNGÖL

Şirketlerin büyüme yolunda kurumsallaşması hakkında fikirleriniz nelerdir?

Şu an 3500 kişilik toplam kapasitemizle tüm şubelerimizde 200 çalışanımız  var. Lokantacılık sistemiyle değil, kurumsal şirketlerin yapısından yola çıkarak kendimize ait bir sistem oluşturduk. Bu yapıda patron her işe dahil. Kurumsallaşma bir yere kadar doğru. Yüzde yüz kurumsallaşma Türkiye’de bir çok şirketin batma nedenidir. Senin kendinin bizzat ilgilenmediğin hiçbir işte başarılı olamazsın. Bizim sektörde %100 kurumsallaşma olamaz. Biz kurumsalız ama ben her şeye dahilim. Mescitte kaç terlik var, lavabodaki lambanın yanıp yanmadığını bilirim. Bir saksının, tablonun, masanın yeri değişse anlarım. Tüm çalışanlarımı tanırım.

Sektörle ilgili kitap yazmaya nasıl karar verdiniz? Şu an aktif olarak nerelerde görev alıyorsunuz?

Hedeflere yönelirken, başarmak ve daha iyi olabilmek için okumak, öğrenmek gerektiğine inanıyorum. Bu yüzden önce ortaokulu, sonra ise liseyi dışarıdan bitirdim. Halen Anadolu Üniversitesi kamu yönetimi bölümünde okumaktayım.

2005 yılında erken atıldığım iş hayatımın bana kattıklarını tüm sektörün faydalanması için kitap hâline getirdim. Sektörde ilk ve tek olan “Restoran İşletmeciliği-Restoran ve Lokantalar Nasıl Yönetilir?”  kitabım  7. Baskıya ulaştı 2012 yılında ise sektöre farklı bir açıdan bakılmasını sağlayacak, işçi ve işverene yol gösterecek “Restoran İşletmeciliğinde İşçi İşveren İlişkisi” ikinci kitabımı yazdım. Ve şimdilerde 2. Baskıya ulaştı. Üçüncü kitabım da geçtiğimiz haftalarda çıktı: “Ramazan Bingöl Mutfağından Tarifler”… Bu kitaplar sektörde ilk olmaları sebebi ile birçok kurum ve kuruluşta baş ucu kitabı olarak yer alırken üniversite ve meslek yüksekokullarında ders kitabı olarak okutuluyor.

Sektöre girdiğim ilk günden itibaren memleketimize ve sektörümüze fayda sağlayabilmek için çeşitli kuruluşlarda görev aldım: İstanbul Esenler il genel meclis üyeliği, Türk Mutfak Vakfı ve Bayrampaşa Kızılay şubesi başkanlığı, MÜSİAD Gıda ve Tarım Sektörü, Mega Center Gıda Sitesi ve Esnaf Hastanesi yönetim kurulu üyeliği, Tüm Aşçılar Federasyonu ve 2010 Gıda Dernekleri başkan yardımcılığının yanı sıra Star ve İTO gazetelerinde köşe yazarlığı görevlerinde bulundum.

Halen TÜRES (Tüm Restoranlar ve Lokantalar ve Tedarikçileri Birliği) genel başkanlığı, İTO (İstanbul Ticaret Odası) lokanta ve kafeleri temsilen meclis üyeliği, TOBB Gıda Meclisi’nde Restoran-Lokantacıları temsilen meclis üyeliği, EDİM (Esenler Dayanışma İyileştirme Merkezi Derneği) başkan yardımcılığının yanı sıra Yeni Şafak gazetesinde mutfak kültürü yazarlığı yapmaktayım.

EZBERBOZANLAR-RAMAZAN BİNGÖL

Genel başkanlığını yaptığınız TÜRES (Tüm Restoranlar ve Lokantalar ve Tedarikçileri Birliği)’in faaliyetlerinden biraz bahsedebilir misiniz?

Kuruluş amacımız Türk Mutfağını tanıtmak ve yaşatmak, sektörel sorunları çözmek turizmi canlandırmak, yerli, yabancı turistleri restoran ve lokantalarda en iyi şekilde ağırlamak, turistlere Türk Mutfağını, misafirperverliğini yaşatmak ve göstermek. Türk mutfağını önce kendi insanımıza sonra da tüm dünyaya tanıtmak için çalışıyoruz.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ortaklaşa gastronomi okulu açma projemiz var. İşsiz, meslek sahibi olmak isteyen gençleri bu okulda sertifika programlarında yetiştirerek TÜRES bünyesindeki Türkiye’nin önde gelen firmalarında istihdam edeceğiz. Ayrıca gençlere yurtdışındaki  sertifikasyon programlarına katılma imkânı sunarak ülke sınırları dışında da çalışma imkânları sunacağız.

Hayatınızda yaşadığınız bir başarısızlığı bizimle paylaşabilir misiniz?

İnsanlar hep başarı hikâyelerine odaklanıyor. Hayatta başarı hikâyelerinden çok başarısızlık hikayeleri yaşanır. Benim de birçok başarısızlık hikâyem var. Hepsi bana çok değerli tecrübeler kazandırdı. Bir tanesini paylaşayım. Ümraniye’de 1500 kişilik bir restoran açtık. Ramazanın ilk günü de ilk servisi yapacağız. Orucun ilk günü olması nedeniyle yüksek katılımı kaldıramayız diye öyle kapsamlı bir reklam çalışması da yapmadık. Kendimizden o kadar eminiz yani. İftar saati geldi. Ne gelen var ne giden. Biz ilk gün 500 kişi beklerken sadece 2 kişi geldi. Onlar da promosyon olarak twitterdan çekilişle seçtiğimiz şanslı çift. O gün yaşadığım hayal kırıklığı ve moral bozukluğunu anlatamam.

Sonra bu başarısızlıktan ders çıkardık. Bölgeye özgü pazarlama stratejisi geliştirdik. Allah’a şükür şu an başarılı şubelerimizden bir tanesi oldu.

Geçmişten bugüne arkanıza dönüp baktığınızda ne hissediyorsunuz? Bugünlere geleceğinizi hayal ediyor muydunuz?

Bugünleri hayal edemezdim. Şükrediyorum her gün. Rüyada gibiyim. Geçtiğimiz günlerde Cumhurbaşkanımızın Beştepe’deki iftarındaydım. Rabbim her geçen gün şükrümü arttırıyor. Ayakkabısı, yiyecek ekmeği olmayan Ramazan Bingöl’ün o zamanlar hayali ancak iyi bir ayakkabı, sıcak bir yemek, sıcak bir yuva olabilirdi Ama şu var yaptığım iş ne ise hep onun en iyisini yapmayı hayal ederek çalıştım. Berberken iyi bir berber, lokantacıyken iyi bir esnaf olmak için çok çalıştım.

Sizce başarılı insanların ortak özelliği nedir? Başarılı olma yolunda gençlere ve onları yetiştiren annelere tavsiyeleriniz nelerdir?

Tanıdığım başarılı insanların ortak özelliği ihlas sahibi olmaları ve çalışmayı çok sevmeleri. Şunu da unutmamak gerek sadece başarılı insanları görüyoruz. Binlerce çocuk yaşta benim gibi iş hayatına atılan insan var. Burada kriter başarıya direkt odaklanmaktansa yaptığın işin en iyisini yapmaya çalışmak olmalı. Bir de para kazanma hırsıyla başarılı olunmaz, bunu da bilerek ilerlemek gerek.

Annem çok fedakâr bir kadındı. Pazar meydanlarına, sebze ve balık haline gider yere düşen sebzeleri, meyveleri, balıkları çarşafıyla toplar getirir karnımızı doyururdu. İmkânlar, fırsatlar olmadan büyüdük biz. Şimdiki çocuklar çok şanslı. Şanslı oldukları kadar da çok nazlı. Annem az ilgilendi diye hemen depresyona giriyorlar. Bizim zamanımızda şu anki anne ve babaların ilgisinin onda biri yoktu. Aileler çocuklarını hayatlarının odak noktası yapıp, onları aşırı ilgiye boğuyorlar. Ben buna karşıyım. Anne ve babaların çocuklarıyla aralarında mesafe olması gerekir. Mesela ben çocuklarımla dost değilim. Bizim kültürümüzde babanın ailede bir otoritesi vardır. Bunu yaşatmaya çalışıyorum. Çocuklarımla da çok iyi anlaşıyorum…

Hayat dediğimiz iniş ve çıkışlarla dolu uzun bir yol. Herkes eşit şartlarda gözlerini açmaz bu hayata. Coğrafyalar farklıdır, ülkeler farklıdır, toplumlar farklıdır, aileler farklıdır. İnsan doğarken bunların hiçbirini seçemez. Bunlardan herhangi biri bir insanın avantajı olabilirken, bir diğeri dezavantajı olabiliyor. Avantajlarıyla, dezavantajlarıyla insan doğduğu gün, ömrü boyunca sürecek  olan hayat mücadelesine başlar. Hayat mücadelenizde Ramazan Bingöl’ün ezber bozan başarı hikâyesinin sizlere yeni ufuklar açmasını dilerim.

Ramazan Bingöl’den sizlere:

Bana hayatım boyunca “İki günü eşit olan ziyandadır” hadis-i şerifi yol gösterdi. Ve asla unutmayın hiçbir şey bu hayatta göründüğü kadar kolay değildir. Sadece mücadele etmekten asla vazgeçmeyin…

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.