"Bana şemsiye getirin!"

A -
A +

Sivas'tan A. Mahir Pekşen'in kaleme aldığı güzel bir hikayeyi, merhamet ve iyilik timsali binlerce doktorumuzu tenzih ederek, gururun ve kibrin insanı aslında zelil duruma düşürmesine, kim olursa olsun hiçbir insanın hayatta tek başına olamayacağına güzel bir örnek olması bakımından yayınlıyoruz... "Bir minibüsün içinde şoförden başka iki çehre... Hüseyin beyin çehresinde, yanındakileri tedirgin eden ve ona yaklaşmasına mani olan müthiş bir gurur ifadesi. Bu gururun sebebi, on yedi yıllık öğrenim hayatının kendisine verdiği ünvan; doktorluk. Elinde bu ünvanın göstergesi; şatafatlı siyah bir çanta. Doktor çantasının desteklediği gurur, yüzüne iyiden iyiye yansımış. Şifa dağıtan adam, "Lokman Hekim" pozlarında. Bu poz, bu unvan ve bu siyah çanta ona, yanındakileri küçümseme ve hatta görmezlikten gelme hakkını veriyor... Hüseyin efendinin yüzündeki gururun tam tersi, ezilmişlik hissi ise, Osman amcanın, iri yarı vücuduyla uyum sağlayan geniş çehresine hakim ifade. Bu ezilmişliğe bir miktar da çaresizlik karışmış. İnsan psikolojisinden hiç anlamayan insanların bile anlayabileceği şekilde bariz iki farklı ruh hali. Hüseyin bey, Osman amcaya yüz vermez tavırda. Aslında sadece ona değil, o ilçede hiç kimseye yüz vermez, güleryüz göstermez. Onu yakınen tanıyanların bir tesbiti vardır; bu doktoru gülerken görmek isteyen hastalarından para aldığı anı beklemelidir. Hüseyin bey kendince haklıdır. Mecburi dostu eczacıya hasta gönderirken bile komisyon uman doktor sırrını şöyle açıklamıştır: -Ben bu ilçede doğdum, büyüdüm. Eğer herkesle senli benli olursam hiç kimse bana muayene ücreti vermez. İşi, hatır-gönül ilişkisiyle halletmeye çalışırlar. 'Yağma Hasan'ın böreği yok. Bana bu diplomayı bu ilçenin halkı vermedi. On yedi sene dirsek çürüttüm arkadaş... İşte, çok iyi tanıdığı, hatta hısımlık ilişkilerinin bile bulunduğu Osman amcasının yanında sert tavrı bundandır. Az sonra muayene edeceği hastanın vizite ücretinin endişesi sarmıştır onu... "Ya Osman amca muayene ücretini vermezse" endişesi asık yüzünün biraz daha asılmasına yetmiştir. Osman amca, yılların verdiği tecrübeyle bu hali farketmiş, Bu asık suratlı doktorun yanında iyice sıkılmıştı. Hatta sıkıntısı damadının amansız derdini bile bir an unutturmuştu. Osman amca bir an maziye daldı. Bundan yirmi yıl önce, bu doktor henüz beş-altı yaşlarındayken damdan düşmüş de, sırtında doktora götürmüştü onu. "Hey gidi günler hey" diye düşündü. "Doktora götürdüğü bu çocuk doktor olmuştu işte..." Ne garip rastlantı ki ilçenin en yüzü gülmez taksicisiyle gelmişlerdi. Gerçi asık yüzlülük yarışında doktorun çok gerilerinde kalırdı amma kendi çapında aksi bir adamdı şoför... Aksiliği duruşuna da aksetti; yokuşun dibinde öyle bir fren yaptı ki, doktorla Osman amcanın içi dışına geldi adeta. Ardından bu sert frene uygun bir hitap; -Beyler buraya kadar... Bunun ötesini yürüyerek gidersiniz. Gelene kadar beklememi isterseniz ücretinizin artacağını bilin... -Bekleyin, dedi Osman amca çaresiz bir ifadeyle. Doktor arabadan iner inmez göklere dikti gözünü... Belli belirsiz bir yağmur çiseliyordu. Hüseyin bey bir lacivert takımına baktı bir kapalı gökyüzüne... Boşluğa hitap etti. -Şemsiye yok mu?... -Yok Hüseyin bey, dedi Osman amca. Lacivert takımlı doktor yine boşluğa konuştu; -Bana bir şemsiye bulun... Osman amca üzerindeki paltoyu soyunmaya davrandı; -Al yavrum, bu paltoyu al üzerine. Takım elbisen ıslanmasın... Osman amca, Hüseyin bey ve ailesini, ona "Yavrum"diyecek kadar yakın tanıyordu. Ama gururlu doktor bu hitaptan hoşlanmadı. "Yavrum" diyen bu adam, para vermemek için zemin hazırlıyor olabilirdi. Doktor kendisine giymesi için teklif edilen paltoya, biraz önceki gururunu beşle çarparak öyle bir bakış attı ki Osman amca eridi, yok oldu sanki. Doktorun kibir dolu bakışları, soğuğun ve sıcağın tesiriyle rengi atmış paltonun hafif yağlanmış yakasından, bollaşmış ceplerine kadar indi. -Ben o paltoyu giymem!.. Bana bir şemsiye bulun. Hor görülen palto değil, Osman amcaydı... Bu baba adam, bu yetmişlik ihtiyar, bunca yıllık ömründe kendini bir adama böylesine mahkûm hissetmemişti. Devamı yarın

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.