Medya yine büyüteç altında

A -
A +

Medya, öteden beri toplumda herkesin ilgi odağıdır. Bu ilgi en fazla da ülkeyi yönetenlerde görülür. Medya, gelmiş geçmiş iktidarlar tarafından, her vesileyle büyüteç altına alınmıştır. Hatta belirli dönemlerde zoraki yasalarla yön bile verilmek istenmiştir. Ama hiçbir zaman hiçbir ülkede, hiçbir yönetim bunda başarılı olamamıştır. Çünkü medya, yapısı itibarıyle, kendinden başka kimsenin dizginleyemeyeceği kadar aktiftir. Onu ancak kendi otokontrol mekanizması denetler. Bu ikilemden kurtulmanın tek yolu ve olmazsa olmazı, gazetecinin, daha somut örnekle medya patronu ve yöneticilerinin kendi özgürlük sınırını çizmesi ve hiçbir şekilde bunu ihlal etmemesi için kendine söz vermesi ile özetlenebilir. Medya tekelleşiyor mu? Şu sıralar medyanın tekelleşmesinden sıkça söz edilir oldu. Tekelleşme tabii ki olabilir ama, öyle dünya çapında, literatürde tarif edilen tekelleşmenin olduğunu sanmıyorum. Medya şu anda en az beş altı gruba yayılmış durumdadır. Hem isteyen herkes medyaya girebilir. Hem medya, çok para getiren kârlı bir sanayi kuruluşu, ya da ne bileyim bir iş alanı falan değildir. Aksine fedakarlık isteyen, uzun soluk isteyen ama bir o kadar stratejik önemi olan bir sanayi koludur. O bakımdan medyayı böyle ulu orta ve ezbere dayalı itham etmenin anlamı yok. Tabii ki tekelleşme arzuları olabilir. Hatta bu tür hareketler göze batmış olabilir. Ama işin gerçeğine baktığınızda bugün en az beş altı grup, medyanın içindedir. Gazete patronları başka iş yapmalı mı? Bir de "medya patronu sadece medyayla uğraşmalı" diye bir kanı var. Bu kanı, o görüşe sahip olanlarca benimsenebilir ama bence bu, gazeteciliği daha da zorlaştıracak bir düşüncedir. Herkes bilmelidir ki, günümüzde medyanın tek başına icra edilmesi demek, kelimenin tam anlamıyla "zarar" demektir. Hiçbir şekilde hiçbir medya kurumu, kendi kendini finanse edemez. Mutlaka yan gelirleri olmalıdır. Bu sadece ülkemizde değil, dünyanın her yerinde böyledir. Mesela Fransa'da dahi uçak fabrikaları, silah fabrikaları olan medya patronları vardır. Fakat, tabii ki medyanın etkinliği bu kaynaklar sebebiyle yön değiştirmemeli, kontrol altında tutulmalıdır. Televizyon, dergi, gazete, haber ajansı etkinliğiyle bir tekel oluşmamasına da dikkat edilmelidir. Tirajlardaki düşüşün sebebi ne? Bütün yazılı basında bir tiraj kaybı var ve bu ekonomik sıkıntıya paralel olarak devam ediyor. Bugünkü ekonomik krizden maalesef bütün sektörler gibi medya da payına düşeni almaktadır. Hatta en fazla etkilenen kesimlerin başında medya gelmektedir. Yazılı basının yanında televizyonun ve iletişim dünyasında yeni yeni boy gösteren internetin etkinlikleri de dikkate alınması gereken bir gelişmedir. Kamuoyu artık haberlerin tazeliğine dikkat etmekte, eline aldığı gazetede çıkan haberi yerine göre tebessüm ederek okumaktadır. Yazılı basının farkı Televizyonun da internetin de iletişimde yeri tartışılmaz derecede önemli. Özellikle internetteki iletişim kültürel açıdan da insanımızın kendini yenilemekte olduğunu gösteriyor. Bütün bu olumlu gelişmeler, kimilerince yazılı basına rağmen gibi gösterilebilir ama yanlış. Ben bu güzel gelişmeleri, yazılı basına paralel gelişmeler olarak algılıyorum. Nitekim insanlar olayları internetten de takip etseler, televizyonu da izleseler, yine de yazılı basını yani bir gazeteyi ya da dergiyi şöyle eline alıp okumanın ayrıcalığını hep yaşamak istemiştir. Gazetede belge özelliği vardır. Gazetede ayrıntı vardır. Gazetede serbesti vardır. Televizyon veya interneti yanınızda taşımakla, gazeteyi alıp taşımak çok farklı şeylerdir. Dolayısıyla yazılı basın her türlü gelişmeye açıktır, her türlü gelişmenin paralelindedir. Ah şu işten çıkarmalar... Maalesef hemen hepimizin üzüldüğü bir olay, gazetecilerin işsiz kalmalarıdır. Bu durum son birkaç ayda zirveye çıkmıştır. Ama burada enteresan bir durum tespiti yapmak gerekiyor. Şöyle ki, eskiden usta-çırak ilişkisiyle meslekten yetişme gazetecilik vardı ve bunların sayıları çok azdı. Bugün Telekomünikasyon dalında mezun veren okullardan çıkan genç meslektaşlarımızın sayısı, mevcut gazetelerin kadrosuyla kıyaslandığında müthiş bir fazlalık oluşmuştur. Bu birikim, belki farkında olunmadan belli bir süre düşük ücretle de olsa gazeteci alımıyla kamufle edilmişse de kriz sebebiyle yapılan radikal kararlarla açığa çıkmıştır. Şimdi medya ister istemez kabuğuna çekilmektedir. Bu konuda patronları da suçlamamak lazım. Bu insanları işe alanlar da, işten çıkartanlar da patronlar değildir. Onları işe alan yönetim kurulu üyeleri veya icra kurulu üyeleridir ya da genel yayın kurulu üyeleridir... Gazetecilik gözden düşüyor mu? Gazetecilik oldum olası popüler bir meslektir. Çok arzu edilen bir meslektir. Biz gazeteci olduğumuz için öyle düşünüyoruz zannedilebilir ama, dikkat edilirse, ucundan kıyısından gazeteciliğe bir vesile ile bulaşmış kimseler, görevi ne olursa olsun kendisini lanse ederken mutlaka, gazetecilik de yaptığını belirtmeden edemez. Hani bu millet şair millet derler ya. Belki biraz da gazetecidir. Dolayısıyla gazetecilik popülaritesini kaybetmiyor. Aksine medyanın içine düştüğü sıkıntı sebebiyle meslekten ayrılan ya da çıkartılanlardan sonra, her şeye rağmen gazeteciliğe devam edecek olanlar, daha da popüler hale gelecektir. Gazetecilikte püf noktaları Kırk yılı aşkın içinde bulunduğum gazetecilik hayatımda edindiğim bilgi ve birikimlerime göre, gazetelerde çok büyük yönetim hataları oluyor. Demin de söylediğim gibi gazetelere az parayla çok eleman alınıyor. Oysa çok parayla az kişi alınması lazım. Bu mesleğe ve kişiye saygının altyapısını oluşturan çok önemli bir faktördür. Bu hata maalesef tüm medyada oluyor. Bir de çok önemli bir şey var. Gazetecilikte hiçbir şekilde tasarruf yapılmaz. Belki alınacak kağıtta, ya da kullanacağın mürekkepte bile tasarruf yapabilirsin ama gazeteci olacak kimsede tasarruf asla. Tasarruftan maksat kaliteden taviz vermektir. Eğer insan kalitesinde tasarrufa giderseniz bunun acısını, uzun vadede çok daha fazla ödersiniz. Yine bu tür konularda karar verenler gazeteciler olmalıdır. Gazeteciliğin dışında olup da, gazetecilik için karar verenler, genelde hep yanılmışlardır. Bu konuda çok acı deneyimlere şahit olmuşumdur. Kendisini gazeteci sanan nice insanın aldığı yanlış kararlar çok gazetenin kapısına kilit vurdurmuştur. Hele bugünlerde kılı kırk yarmak ve gazeteciliği özellikle gazeteciye bırakmak gerekmektedir. Babıali'de 41 yıl... 1944 yılında Mardin'de doğdu. Lise yıllarında gazeteciliğe başladı. İstanbul Gazetecilik Enstitüsü'nden mezun oldu. Profesyonel olarak Tercüman, Tasvir, Öncü ve Türkiye -spor gazetelerinde taşra muhabirliklerini yürüttü- Tercüman'da aralıksız 20 yıl çalıştıktan sonra bir ara Güneş Gazetesi Yayın Danışmanlığı görevinde bulundu. 1986 yılında Türkiye Gazetesi'nde Genel Yayın Danışmanı olarak görev aldı. Daha sonra Genel Yayın Koordinatörü oldu. Şu anda da Genel Yayın Müdürlüğü görevini yürütüyor. Bu arada İngilizce yayınlanan Middle-East Rewiev Dergisinin Editörlüğünü yaptı. Eşi Türkan Akın'ın sahibi bulunduğu Middle-East ve Babıali Magazin dergilerinin Genel Yayın Yönetmenliğini yaptı. 1992-93'te TGRT'de Genel Yayın Koordinatörlüğü yaptı. Yeni Günaydın ve Sabah gazetelerinde de yazar ve yönetici olarak çalışan Akın, 12 yıl Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi'nde "Güncel Gazetecilik" dersleri, 1996'da İ.Ü. İletişim Fakültesi'nde Haber Toplama Değerlendirme dersleri vermeye başladı. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi Akın'ın basılmış sekiz eseri mevcuttur. 14 ödül sahibi Akın, evli ve iki çocuk babası. İngilizce biliyor. Türkiye Türkiye'yi yansıtır Biz bir haber gazetesiyiz. Hiçbir düşüncenin ya da partinin yayın organı değiliz. Bizim de elbet kendimize göre yayın politikamız var. O da milletine ve devletine, ülkesinin değer yargılarına saygı gösteren, onlara halel getirmeyen bir politikadır... Türkiye gazetesi adında da açıkça görüldüğü gibi, Türkiye'nin gazetesidir. Türkiye'yi yansıtmaktadır. Türkiye'nin aynasıdır. Türkiye gazetesi bir misyon oluşturmuştur. En yakın örneğiyle 18 Mart'taki Çanakkale Zaferi'nin yıldönümünde, bu haberi manşete taşıyıp üç dört gün konuyla ilgili haberler vermesi, ihmalkarlıklarından dolayı es geçen medyadan farkını ortaya koymaktadır. Bizim için; dini ve milli günlerden tutun, halkın içinde bulunduğu her etkinliğin haber değeri vardır. Benim, kırk seneyi aşkın gazetecilik hayatımda edindiğim en büyük tecrübe, hata yapmamaktır. En büyük başarı budur. Biz işte Türkiye gazetesi olarak hata yapmıyoruz. Hata yaptığınız zaman bütün başarılar yara alır. Başarınıza gölge düşer. İşte ülkemizin durumu ortadadır. Yapılan birkaç hatadan dolayı bu sıkıntılar doğmuştur. Ülkede çağı yakalama uğruna her alanda gösterilen performans ve başarı bir anda kumdan kale gibi yıkılıvermiştir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.