Yangın yerinde, "yazmak"

A -
A +

Ne garip bir ülkede yaşıyoruz Allahım. Kimi ömründe bir gün olsun eline kalem almaz. Kimi de yazmaktan kendini alamadığı halde, "Acaba yanlış anlaşılır mıyım?" endişesi taşır. Tabii bu bir kültür meselesi... Hiç unutmyorum Dr. Muhsin Abay'ın bir tesbiti vardı. Diyordu ki: "Ülke insanı olarak okuyanımız çok çok azaldı. Yazanımız ise yok denecek kadar az. Hem okuyup hem yazanımız ise sayılarla sınırlı" Elbet hak veriyorum bu söze. Okuyanımız da kalmadı, yazanımız da... Ne var ki, şu ülkenin yangın yerini görmezlikten nasıl geliriz? Bir lokma ekmek için "Açım aç!" diye bağıran insanların sokaklara dökülmek zorunda kaldığı bir ülkede okumanın anlamı ne kadardır, yazmanın anlamı ne kadar? Böylesi günlerde sadece protesto yürüyüşlerinde elde taşınan pankart ve dövizlere yazılıyor slogan kelimeler. Ve o kelimeler o cümleler okunuyor öfkeyle, hırsla... Neyse biz yine konumuza dönelim. Her ne kadar toplum bir cendereden geçmekte ise de, nice günler görmüş geçirmiş bir emektar olan sayın Kenan Ünaldı, toplumun temelinde yatan esas sıkıntıları ve bu sıkıntıların esas kaynağını iyi bilenlerden olduğu için bu yaşına rağmen çırpınıyor. Duramıyor yerinde. Hepiniz tanıyorsunuz Orman Yüksek Mühendisi Kenan Ünaldı'yı. Yıllarca devlet memurluğu ve üst düzey yöneticiliğiyle ülkeye yaptığı hizmetleri de biliyorsunuz. Yine bir mektubu geldi. "Bir avuç kumdaki gerçek" başlıklı hoş bir hatıraydı. Toplumun bu hale gelmesindeki sebepleri ortaya koyabilen bir hatıra... Ama bir de baktım, mektupta başka yazılar da vardı. "Niçin yazdığını? Niçin bu yaşına rağmen ısrarla yazmak istediğini anlatmak isteyen bir çaba sezdim. Bir de gazete kupürü göndermişti. Merakla okudum. Diyordu ki kupürde: "Hatıraları soyun!.. İlk kez böyle bir söz duyuyorum. Yaşlı insanların hatıralarını soymak. Ne anlama geldiğini tahmin ettim de cümle olarak enteresan geldi. Bakan Öksüz'den duydum sözünü ettiğim cümleyi. Enis Öksüz diyor ki: "Böyle bir özelliğim vardır. Yaşlı insanların hatıralarını soymak, onları hatırasız öbür dünyaya göndermeyi severim. Aman yanlış anlaşılmasın tabii ecelleriyle... Ordinaryüs Profesör Fahri Fındıkoğlu (sosyolog) hocam söylemişti. Demişti ki, "Yaşlı insanların hatıralarını soyun, onlara hatıraları kefen olmasın" İnsanların birikimlerini paylaşın kendi birikimlerinize katın ki ülke çabuk yükselebilsin, zengin olsun anlamına söylerdi. İyi yetişmiş bilgili insanlar olmak istiyorsanız malumat sahibi olmanız lazım" Böyle devam ediyordu kupürdeki yazı. Altına da bir not düşmüş sayın Ünaldı: "Aziz evlat! İşte ben bunun için yazıyorum... Allah rızası için." Ayrıca Orman Bakanlığı Müsteşarlığından, kendisine gelen özel mektuplardan ilgili bölümlerin altını çizerek göndermiş. Şöyle bir göz gezdirdim. Orman Bakanlığı yetkilileri, gazetemizde yayınladığımız hatıralarını ve görüşlerini dikkatle takip ettiklerini belirterek "Hâlâ engin sabır ve enerji ile ülkemizin ormancılık sorunlarını mütevazı "emekli" köşenizden ışık tutmaya çalıştığınız her türlü takdirin üzerindedir" diyorlar. Köşemizdeki yazılar Orman Bakanlığında hep okunuyormuş. Çok iyi çok güzel de Kenan Ünaldı beyefendi, bütün bu çalışmalarını gönderirken ne düşündü acaba? Yoksa "Ben sürekli yazı gönderiyorum. Acaba durmadan böyle yazdığım için yanlış anlayan olursa?" diye mi düşündü? Eğer böyle bir düşünce ile o anekdotlarını da gönderme ihtiyacı hissetmişse, ben sizler adına da açık yüreklilikle söyleyeyim ki, hemen her yazısından sonra sadece Orman Bakanlığından değil okuyucularımızdan da tebrikler geliyor. Zaten biz Kenan Ünaldı beyin yazdığı hatıralarında, bilgilerini ve tecrübelerini gençliğe anlatmaktan başka bir amaç gütmediğini çok iyi biliyoruz. O sebeple de gönderdiği yazılarını değerlendirmekten sadece gurur duyuyoruz. İşte yine bir hatırası daha önümüzde. Hep birlikte yine okuyacağız. Dolayısıyla Sayın Ünaldı'ya bir kere daha açık yüreklilikle sesleniyoruz ki: "Beyefendi, sizlerin ülke adına, bizlerin yararlanması adına kaleme aldığınız yazılarınızı yayınlamaya devam edeceğiz.. Bu gayretinizden dolayı da gerçekten tebrik ediyoruz. Bu duygularla gerçekten yine içi mesaj dolu "Bir avuç kumdaki gerçek" adlı anekdotunuzu yarın okuyucularımızla paylaşacağız...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.