Kızmayın ama gerçek böyle...

A -
A +

İstanbul'dan Beyhan hanımın mektubu, hicivle dolu olmasına rağmen enteresan bir bakış açısını sergiliyor... "Ey benim değerli halkım, millet olarak çektiğimiz sıkıntının sebebi bugünkü hükümetin bizi yönetememesi falan değil. Çünkü hükümetimiz elinden gelen gayreti gösteriyor. Hatta onca istifa çağrısına rağmen büyük bir fedakarlıkla çalışıyor. Tamam biz şimdi ne istediğimizi anlattık. Peki hükümetin ne demek istediğini biliyor muyuz? Bilmiyoruz. Bir dakika beyler... Eğer sakin olur dinlerseniz... Pardon dinlemek yetmez eğer birazcık anlayışlı olursanız, hükümetimizin ne demek istediğini anlayacaksınız. Bu konuda size tercümanlık yapayım isterseniz. Bu hükümeti oluşturan siyasal gücü oraya halkın özgür iradesi getirdi. Bunun anlamı "Bizi bu insanlar yönetsin." demekti. Yani onların insana, ülkeye hayata bakış açılarını beğermenin sonucuydu verilen oylar. Oylar verildi ve seçildiler. Seçilince dediler ki: "Halkımız bizim yönetme şeklimizi istediğine göre, bizim şeklimizi uygulamamız lazım." Biliyorlardı işlerinin zorluğunu. Ama görev aşkı ve sorumluluğu içerisinde çalışmaya başladılar. Sayın Başbakan bir baktı ki, ülke kendi bıraktığı yerde değil... Her şey tepetaklak olmuş... Şok oldu... Bu ne acayip haldi? Memleket ne hale getirilmişti? Herkes araba alırsa trafik sorunu elbet olurdu. Ama bırakın arabayı herkes ev almaya başlamıştı. Herkesin cebinde bir, hatta iki telefon vardı. Eskiden postanelerden görüşülürdü güzel güzel. Herkesin masasında bir bilgisayar. Buna elektrik mi dayanırdı canım? Şıkır şıkır daktilolar ne güne duruyordu. Bakkalı da bilgisayar kullanıyordu, tabelacısı da. Bu cihazı öyle herkes kullanmamalıydı! Sonracığıma bir de özel okullar, özel hastaneler, özel üniversiteler, özel birtakım şeyler. Neydi bu kadar lüks böyle? Sonra, Özel de ne demekti? Devlet okulu, devlet hastanesi, devlet bilmem neyi varken öyle her önüne gelen özele koşamazdı. Sonracıma daha köyden yeni gelmiş insanlar ceplerinde dolardır marktır hisse senedidir vs. dolaştırıp duruyorlar. Bu ne biçim memleket böyle? Biz iktidarı bıraktığımızda bu insanlar böyle değildi. Ne kadar lüks düşkünü, ne kadar bol keseden harcayan bir toplum oluşmuştu... Hemen kolları sıvadı. Diğerleri de ardından... Canla başla çalıştılar... Almış başını giden halka "durun" dediler... Bu yaptığınız iş iş değil... Kendinize gelin... İki üç sene süren bir çalışmadan sonra neticeye ulaştılar... Hâlâ ayakta kalmak için direnenler var... Ama onları da pes ettirmeden bırakmayacaklar. Aslında halkın bu feryadı boşuna... Ne diye yandık bittik diye direniyorlar ki!.. Aslında bizi yakan Özal'dı!.. O dönemde alıştık tüm bu yeniliklere... Hele bir düşünün bakalım... Değerli Başbakanımız Ecevit'in iktidarda olduğu 70'li yılları hatırlayın... O zaman kaç kişide otomobil vardı. Cep telefonu mu vardı? Bilgisayar mı vardı? Dolar mı vardı? Özel okul mu vardı? Özel hastane mi vardı? Renkli televizyon mu vardı? Porselen tabak mı vardı? Işıklı tabela mı vardı? Naylon poşet mi vardı?.. Tüm bu yenilikleri çıkartın hayatınızdan... Bakın ne kadar hafiflediniz... Trafik derdi olmayacak. Benzin parası olmayacak. Okul taksidi olmayacak. Cep telefonu ev telefonu faturası olmayacak. Çamaşır ve bulaşık makinesi deterjanı almayacaksınız. Bilgisayar kağıdı, CD'si programı falan olmayacak. Şöyle sadeleşin bakalım. Oh bee..." Aslında verilmek istenen mesaj budur tamam mı... Siz dua edin dedem Başbakan değil.. Benim yetmiş yaşında bir dedem var. Emekli maaşı da yüzyirmi milyon... Gül gibi geçinip gidiyor. Ne mi yapıyor? Hiçbir şey... Ne yeni ayakkabı ihtiyacı var, ne takım elbise... On senedir aynı ceketi giyiyor. Ne bilgisayar diye birşeyi var, ne cep telefonu kullanıyor. Birisi yanında bunlardan söz edince de, "Para tuzağı onlar para..." diyor gülerek. Biraz oflayıp puflasak "Ooo biz ne günler geçirdik. Ekmek bulamadığımız zamanlar oldu" diye halimize şükretmediğimizden dert yanıyor. Sayın Başbakan yine de çok yenilikçi... Eğer bir de ülke yönetimini es kaza halk dedeme verseydi yanmıştık... Dedem filtreli sigarayı bile lüks sayıyor. Varın halinize şükredin..."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.