Hiç olmazsa beraber ağlayalım

A -
A +

Bugün sizlerle, evinin nafakasını temin ettiği halde, hanımı ve sekiz yaşındaki kızıyla hiç ilgilenmeyen, onların da insan olduğunu, bir eşe bir babaya ihtiyacı olduğunu düşünmeyen sorumsuz bir baba hakkında, bir hanım okuyucumuzun duygularını paylaşacaktık. Ama ülkemiz açısından, bugünümüz ve geleceğimiz açısından son derece önemli olan ve kamuoyunu bilgilendirmede görevimizi yerine getirmezsek vebali olacağına inandığımız bir konuyu işlemeye çalışacağım. Geçen hafta yazmıştık. Türkiyenin sorunu ekonomik kriz ise, çözümü de vardır demiş, iki örnek olarak, petrolden ve bor madenlerimizden söz etmiştik. Sadece bu madenler işletilse yeter de artar demiştik. Tabii biz bir kenarda cılız sesimizle bunları söylemeye çalışırken, meğer öte yanda Ankara'da neler oluyormuş... Elimizdeki söz konusu değerler binde bir fiyata verilmek üzere konuşuluyormuş. Vermek istemeseniz bile, zaten sizi o mecburiyete getirmişler. Yani elimizde var olduğunu söyleyip çare sandığımız madenler, hem de üç kuruşa, başkaları tarafından ha alındı ha alınacak haldeymiş. Belki okuyanlarınız olmuştur. Ben de konuyu 11 Mayıs 2001 Cuma günü, değerli Dış Politaka yazarımız Mustafa Necati Özfatura ağabeyimin köşesinde okudum. Bor madenini anlatmış. Kahroldum... Ve üzüntümü, kohroluşumu sizlerle paylaşmak istedim. Niye mi yalnızca üzüntümü paylaşıyorum? Çünkü bizi kimse duymaz. Kimse kulak vermez. Hesaba katmaz. Biz bu ülkede seçimden seçime adam yerine konulan da değil, konulmuş sayılan, sonra hiç ama hiçbir şekilde hesaba katılmayan kalabalıklardan ibaretiz. Yoksa buradan haykırırdım: -Aman sayın Başbakanım, bakın bu konuda elimizdeki değerler hiç fiyatına elden çıkartılmış oluyor. -Ey Meclis, acaba önünüze gelen tasarılara bir bir imza atarken, olayları bir de bu gözle değerlendiriyor musunuz? -Ey milletvekilleri, konuların bu boyutundan haberdar mısınız? -Ey medya mensubu arkadaşlar. Bu konuları bir de bu yönden araştırıyor musunuz? Ve ey millet... Sizin adınıza verilen kararların, atılan imzaların ne olduğunu biliyor musunuz!? Ama biz kimiz de ne haykıracağız. Biz kimiz de kime sesimizi duyuracağız. Ama gel gör ki, yüreğim dayanmıyor. Diyorum ki, hiçbir şey yapamazsam, bari sizinle birlikte üzüleyim. Zaten bu köşe yıllardan beri hicran ve gözyaşının paylaşıldığı, duyguların paylaşıldığı bir köşe değil miydi? Bugün de ülkemiz adına, bizim adımıza madenlerimizin, bizim enerjimizin bizim imkanlarımızın "Çaresizlik" içinde üç beş kuruşa başkalarına sunuluşuna birlikte ağlayalım. Hiç olmazsa ağlayalım. Ne mi yazmış Mustafa Necati Özfatura? Birlikte okuyoruz. Bor hakkında! "Bor madeni" stratejik bir madde olduğundan, dış politika ile yakından ilgilidir. Bilim adamlarına göre yakın bir gelecekte, en fazla bir nesil sonra, motorlu araçlarda benzin ve mazotun (petrolün) yerini "Bor" alacaktır. Dünyada bu maddeye sahip ülke sayısı 10'un altındadır. Bununla beraber % 70 bor rezerviyle dünyanın ihtiyacını 400 yıl tek başına karşılayacak olan Türkiye'de 2.5 milyar ton bor bulunmakta olup, bunun bugünkü mali değeri 1 TRİLYON DOLARDIR. Ancak maalesef demek zorundayım, en fazla 5-6 milyar dolar karşılığı bu kıymetli madenimiz ABD'ye peşkeş çekilmek istenmektedir. 18 Nisan 2001 tarihli Türkiye Gazetesinin 11. sayfasından tam sayfa olarak verilen "Kurtuluş 'Bor'da" ilmi inceleme yazısında "Kişi başına gelir 33 bin dolara çıkar" bölümünde şu bilgi yer alıyordu: Özelleştirmeden sorumlu Devlet Bakanı Yüksel Yalova, Türkiye'nin elinde 1 trilyon dolarlık bor rezervi bulunduğunu belirterek, "Türkiye'deki ticaret hukukçuları, hep beraber bir işe kafa yoralım. Bunu kimseye peşkeş çekmeden bu toplumun refahına sunmanın yolunu bulalım. Bu Türkiye'nin kurtuluşu demektir. Kişi başına gelirimiz 3 bin dolardan 33 bin dolara çıkar. Bor özelleştirilmesin diye, kim ne söylüyorsa, borun önemiyle ilgili doğru söylüyor. Yani dünyada en büyük bor rezervi Türkiye'dedir. Doğru. Stratejik bir madendir. Doğrudur..." 13 Ağustos 1974'ten bu yana onbini aşan yazılarım içinde, okuyucularım tarafından en fazla ilgi görenler bor ile ilgili olanlardır. Milletvekilinden lise öğrencisine kadar çok sayıda kesimden faks, mail ve telefon aldım. Böylesine hayati bir önemi haiz olan bu olaya, gösterdikleri hassasiyetten dolayı tüm okuyucularıma teşekkürü bir borç bilirim. İsterseniz 'Bor'u biraz yakından tanıyalım! BOR: 2 bin 300 santigrad derecede katı halden sıvı hale geçen çok değerli bir madendir. Sanayinin tuzu olarak adlandırılır. Kimyasal özellikler nedeniyle kaliteli bir roket yakıtıdır. Ve bunun dışında 400'ü aşan sanayi sektöründe kullanılır... ¥ Devamı yarın

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.