Yıllarca Türk pasaportu almak için uğraştı

A -
A +
"Türkiye'ye gelip gittiği son yıllarında Fethi Sami Bey'e komşu olup sohbetinde bulunabilen bahtiyarlardan addediyorum kendimi. Kendisinden dinlediğim İtalya'daki sürgün yıllarına ait bir hatırasını sizlerle paylaşmak istiyorum..." En iyi şartlarda yaşadığı ülkesini, terk etme isteğini manifesto olarak kullanan zamane aydınlarına nispet, sürgün hayatı yaşamasına rağmen ömrünü ülkesinin pasaportuna sahip olabilmek için harcayan bir Beyzadenin ibretlik hikâyesidir bu... Bir Osmanlı beyzadesinin, yakın tarihe şahitlik eden -ki onaltı yaşından itibaren ölene kadar Vahideddin Han'ın yanında kalan- bir canlı tarihin dilinden tarihî hakikate bir perde aralayışı... Osmanlı hanedanında baba tarafından gelenlere Şehzade denildiği gibi anne tarafından gelenlere de Beyzade deniliyordu. Peki kimdi bu Beyzade? Sultan Abdülmecid'in kızı, Sultan Abdülhamid, Sultan Murad, Sultan Reşad ve Sultan Vahdeddin'in kız kardeşi Mediha Sultan'ın oğlu Abdurrahman Sami Necip'in beş çocuğundan biriydi. *** Bundan üç sene önceydi... Aralık 2006 yılında ajanslar sessiz sedasız şöyle bir haber geçiyordu: "Sultan Abdülmecid`in kızı Mediha Sultanın torunu Fethi Sami Baltalimanlı Londra`da Süleymaniye Camiinde kılınan cenaze namazının ardından Brookwood Mezarlığında defnedildi." Ardından haberde, merhum hakkında şu manidar cümleler akıyordu: "1909 tarihinde İstanbul Baltalimanı Sarayında doğan Fethi Sami Bey, Osmanlı hanedanına uygulanan yasaklar yüzünden 1922 yılında çıktığı Türkiye`ye ancak 1975 yılında dönebilmişti." Cenaze merasiminde imam efendi, merhum hakkındaki duygularını şöyle özetliyordu: "Yıllarca Türk pasaportunu almak için uğraştı. 4 yıl önce de pasaportuna kavuşunca yaptığı ilk iş canından çok sevdiği Türkiye'yi ziyaret etmek oldu." Ben de Türkiye'ye gelip gittiği son yıllarında Fethi Sami Bey'e komşu olup sohbetinde bulunabilen bahtiyarlardanım. Bu vesileyle, bizzat kendisinden dinlediğim İtalya'daki sürgün yıllarına ait bir hatırasını sizinle paylaşmak istiyorum. Ama önce yurt dışına gidişlerinin ibretlik hikâyesine göz atmakta yarar var... Yıl 22 Eylül 1922... Artık Damat Ferit Paşa'nın ülkede kalması mümkün değil. Terk etmesi gerekiyor. Büyükannesi Mediha Sultan ise Damat Ferid'in eşi... Diyor ki: "Kocamı bırakmam. O nereye giderse ben de giderim..." O da kalkıp ardına düşüyor. Bunun üzerine babası Abdurrahman Sami Necip diyor ki: "Halk galeyana gelir de ola ki bu serseriyi yani Damat Ferit Paşayı parçalar filan... Hiç olmazsa ben de yanında bulunayım da bari annemi kurtarırım" diye arkalarından yola çıkıyor. Böylelikle Fethi Sami Bey de, babasıyla birlikte babaannesini ve dolayısıyla üvey dedesi olan Damat Ferit Paşa'yı takiben yola koyuluyorlar... Çıktıkları gemi maalesef İngiliz posta gemisi. İstanbul'dan çıkarken Malta'ya gitmeyi düşünüyorlar. Ama gemici tüm aile için yüz İngiliz lirası istiyor. Dolayısıyla yarı yolda parasız kalacaklar. Ama daha da ötesi var. Çünkü gemici yarı yolda fikir değiştiriyor: "Bu para da yetişmez yüz elli İngiliz lirası isterim!.." Bir kere gurbete çıktı ya yol, gayrı aksilikler peş peşe sıralanıyor... Düşünüyorlar kara kara. Diyorlar ki: "Biz Avrupa'ya kadar gidersek meteliksiz kalacağız..." Malta'ya inmeye karar veriyorlar. Oradan İtalyan Andaria Doria adlı İtalyan vapuruyla Napoli'ye geçiyorlar. Ferit Paşa ve babaannesi Mediha Sultan, Monton'da olduğu için onlar da Monton'a gidiyor. Orada bir Villa Faraldo'da kalıyorlar. Tam bir sene... İşte size anlatacağım ibretlik hatıra bu villaya nasıl gelebildikleriyle ilgili... (Devamı yarın) Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.