"Merak ettim, ne yapmışım ben?"

A -
A +
"Yaz beni kardeşim... Sizler gerçekten çok hayırlı insanlarsınız... Allah da sizleri ferahlandırsın..." Onun bu samimiyetine ben de çok duygulanmıştım. Bişr-i Hafi hazretlerinin hürmetine kararını değiştirmişti..." Onunla gazete aboneliği konusunda tekrar konuşmanın yollarını ararken, gözüme duvardaki çerçeve takılmıştı. Bir tanesi karınca duası denilen çerçeveydi. Ama esas dikkatimi çeken içinde acemi bir şekilde Arapça el yazması lafzullah bulunan bir çerçeveydi. Dedim ki: -Bakın Namık Bey, bu işlerle ilgimiz yok diyorsunuz ama duvara bu hoş çerçeveyi asmışsınız. Başını çevirdi. Çerçeve içindeki el yazısı "Allah" yazısına baktı. İyi bir iş yapmış olmanın verdiği hazla cevapladı: -Ha o mu? Onu ben bir gün giderken yolda buldum. Kim yazmış bilmiyorum. Ama ilgimiz yok dediysek o kadar da değil. Allaha inancımız vardır arkadaş. Dedim şunu alıp çerçeveleteyim de buraya asayım... Onun bu samimi açıklaması beni çok duygulandırdı. Dedim ki: -Sen de Bişr-i Hafi hazretlerinin yaptığını yapmışsın. -Ne yapmışım ki ben? -Bişr-i Hafi hazretleri gibi kâğıda ve üzerindeki isme hürmet etmişsin. Yine bilgisizce ama mertçe cevap verdi: -Valla o dediğin kimdir bilmiyorum dostum. Ama eğer iyi bir iş yaptı isem ne mutlu bana... -İyi bir iş ne demek? Dünyanın en güzel işini yapmışsın... Hoşuna gitti... Tekrar çerçeveye baktı. Döndü aferin bekleyen çocuklar gibi yüzüme gülümsedi: -Cidden iyi bir iş mi yapmışım. Ya merak ettim ne yapmışım? Ona Bişr-i Hafi hazretlerinin meşhur menkıbesini özetledim: "Tanınmış ve zengin bir ailenin çocuğuydu. Babası vefat edince kendisine çok büyük bir servet kalmıştı. Günlerini eğlence âlemlerinde meyhane köşelerinde geçiriyordu. İyi gün dostu arkadaşları onu kendi haline bırakmıyordu. Bir gün yine sarhoş ve bitkin halde evine dönerken yolda bir kâğıt buldu. Üstünde Besmele yazıyordu. İçi sızlayıp yerden aldı. Çamurlarını silerek temizledikten sonra öpüp evinin duvarına astı. O gece âlim bir zat Bişr-i Hafi'ye müjde dolu rüyayı üç defa üst üste gördü: (Git Bişr'e söyle! İsmimi temizlediği gibi onun günahlarını temizledim. İsmimi büyük tuttuğu gibi, onu yücelttim...) O veli zat bu müjdeyi Bişr-i Hafi'ye verdiği zaman Bişr, meyhanede idi. 'Sana Allahü teâlâdan haber vereceğim' diyerek gördüğü rüyayı anlattı. Bişr çok etkilendi. Gözyaşları içinde tövbe etti. Meyhaneden çıkarken ayağında çarıkları yoktu. Tövbesini unutmamak için bir daha ayakkabı giymedi... Halk kendisine 'yalın ayak' anlamına gelen 'Hafi' unvanını verdi. Çok derin âlim oldu. Çok öğrenci yetiştirdi... Hepsi o kâğıda ve üzerindeki mübarek kelimeye gösterdiği hürmet sebebiyleydi..." Baktım Mert Emlak'ın sahibi Namık Bey de sarsıla sarsıla ağlıyordu: -Allah'ım o mübarek insanların hürmetine bizim de günahlarımızı affet Rabbim... "Ben" diyordu, "Vallahi o menkıbeyi bilmiyordum. İçimden geldiği gibi öyle yapmıştım..." Ardından gözyaşlarını silerek elini abone kayıt defterine götürdü: -Yaz beni kardeşim... Aylık mı oluyor, yıllık mı her ne ise yaz... Getirmezseniz iki elim yakanızda olur... Bugün gönlümü fethettiniz... Allah da sizi ferahlandırsın... Ben de çok duygulanmıştım. Nereden nereye? Tek kelimeyle "gerek yok" diyen adam gitmiş, Bişr-i Hafi hazretlerinin hürmetine, gözyaşları içinde tövbe ederek, "getirmezseniz iki elim yakınızda olur" diyen bir adam gelmişti. Biz abone formunu doldururken akupunktur cihazı da gelmiş, onu da ilk taksidini vererek satın almıştı... Uzun yıllar abonemiz olan bu muhterem emlakçı, o gün bizi hafızasına nasıl nakşetti ise yıllar sonra bile metroya giderken hemen tanımıştı... > İsmail Kahraman-İzmir Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.