Sesine ses veren komşusu olanlara ne mutlu

A -
A +

Ben altmış üç yaşında emekli bir devlet memuruyum. Ramazan ayının insanların birbirini daha bir gözetip kollaması gereken ay olduğuna inanıyorum. Bu mübarek günlerde sahur programlarında her şeyi anlatıyorlar da komşunuza göz kulak olun diyen yok... Aman komşularınızı ihmal etmeyin, diyen yok. Halen hayatta olan 87 yaşındaki annem diyor ki: "Şimdi şehirlerde kelp (köpek) dişi gibi apartmanlar çıkalı ne eski komşular ne eski komşuluk kaldı." Gökdelen gibi binalardan bahsediyor kadıncağız. E haksız da sayılmaz. Bugün sitelere bakın. Kırk dairelik, elli dairelik altmış dairelik binaları diki dikiveriyorlar. Elli aile ne demek? Koca bir köy nüfusu... Her birinde bir köy kadar insan yaşıyor. Yaşıyor da bu kadar aileden kaç kişi birbirini tanıyor? Kaç kişi kapı komşusuna selam veriyor? Kaldı ki iftarda bir tas çorba verecek. Hele hele iftara davet edecek... Nerede? Bu zamanda böyle komşu bulmak büyük talih, büyük şans. Geçen sene oğlumun oturduğu apartmanda bir vatandaş vefat etmiş de kimsenin haberi yok... Oğlum anlattı. Adam Hollanda'da mı ne yaşıyormuş. Bir karı bir koca... Eh bir de Türkiye'de tatil zamanlarında gelip kaldığı bir evi var... Çoluk çocuk dersen yok... Çocuk sahibi olmak aslında bu açıdan da bir nimet ama kime anlatırsın... Her neyse, adamcağız her sene eşiyle tatile gelirken iki senedir yalnız gidip geliyor. Apartmanda ne onu kimse tanıyor, ne o kimseyi... Bir kapıcı var işte... Bir de tam karşısındaki komşuları... Onlar da tesadüfen aynı anda apartman koridorunda karşılaşırlarsa bir kuru merhabalaşıyorlar hepsi bu... Galiba eşi vefat etmiş. Bu tonton amca hayatta kendinden başka kimsesi olmayan göçmen kuşlar gibi. Yine o sene tonton amcanın izne geldiğini görmüşler ama birkaç gündür kimsenin gözüne gözükmeyince merak etmişler. -Yahu sekizinci katta yaşayan gurbetçi bir tonton amca vardı. Gördünüz mü hiç? -Yoo? -Epeydir gözükmüyor da... Yani, ölsen kimsenin haberi olmayacak dersiniz ya aynen öyle... Meğer adam sahiden ölmüş de kimsenin haberi yok... Durumu kapıcıya soruyorlar. O da aynı cevabı veriyor: "Birkaç gündür ziline cevap vermiyor." -Kimi kimsesi var mı acaba? Bu arada uzaktan bir akrabasının haberi oluyor. Telefonuna ulaşıyorlar. Telefonu da cevap vermeyince diyorlar ki: -Tamam, bu tonton amcanın başına bir hal geldi... Yapılacak iş polise haber vermek. İyi ki böyle durumlarda polis var... Polis çağırıyorlar. Durumu anlatıyorlar. Polis savcılıktan izin alarak kapıyı kırıp içeri giriyor. Bir de ne görsünler... Tonton amca vefat edeli bir hafta olmuş... Söyler misiniz, eskiden olsaydı, bu cenaze, kimsenin haberi olmadan bu kadar bekler miydi? Beklemezdi. Çünkü herkes iftarda sahurda birbirinin ışığını kollar, birbirine iftarlık, sahurluk ikramlarda bulunurdu. Hele kimsesiz olanların iftarını ve sahurunu vermek üzere köylü sıraya geçerdi. Kırk elli dairelik apartmanda adamcağız ölmüş de bir haftadan beri kimsenin haberi yok. Böyle medeniyet mi olur? Böyle insanlık mı? Adamcağızın cesedi iyice şişmiş. Kimse kaldırıp konduramıyor... Bir de bu apartmanın sekizinci katı... Buradan aşağı nasıl inecek? Asansörleri yapanlar apartmanda vefat edilebileceğini hiç hesaba katmamışlar ki? Allahtan durum polis nezaretinde olduğu için, zavallı adamcağızın cesedini aşağı indirebilmek için evin balkon tarafındaki odasının duvarı kırılıyor da cenaze yük asansörüyle ancak aşağı indirilebiliyor... Seyyat Aktar-Mersin >> Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi İhlas Medya Plaza 29 Ekim Caddesi, 34197 Yenibosna/İstanbul Faks: (0212) 454 31 00

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.