Hidayet vakti...

A -
A +
"Gazetemizle birlikte hediye edilen kasetlerin vesilesiyle bir hırsızın tövbe etmesiyle ilgili olarak değerli yazar Sami Özey'in kaleme aldığı bu ilginç hatıra, Vakit Gazetesi'nde yayınlanmıştı. Şimdi de bu kasetlerin filmlerini okuyucularımıza hediye etmemiz münasebetiyle Sami Özey beyden bu hatırayı gazetemizde yayınlamak için izin istedik. Bizi kırmadığı için kendisine teşekkürlerimizi arz ediyoruz." Geçenlerde yolum iş adamı Coşkun Topaloğlu'nun Fındıkzade'deki "All Seasons" oteline düştü.. Coşkun'un yanısıra, Fuzul Otomotiv'den ehl-i muhabbet Eyüp Akbal ve Cebeci Plastik'ten Allahın munis kulu Alican Cebecide geceye renk veren kişiler.. Ayni zamanda bu kardeşlerim MÜSİAD yöneticisi.. Demli çaylar eşliğinde günlük meseleleri yatırıyoruz masaya.. Bir ara sohbet ayrı bir mecraya kaydı.. "Tövbekar, günahkar kullar konuşulmaya başlandı.. Biz de, Allah(cc) dilerse en günahkar kulunu bir anda doğru yola sevkeder" dedik!.. "Elhak doğrudur" dedi arkadaşlar!.. Öyle ya; kırk gün günahkar, bir gün tövbekar!.. Halik-i Zülcelal dilesin yeter ki.. Akan suları durdurur.. Neyse uzatmayalım, Alican Cebeci her zamanki kemal-i edebiyle söz istedi ve "Sami abicim, müsaade ederseniz bu konuda başımdan geçen bir hadiseyi sizlere nakletmek istiyorum" dedi.. Alican Cebeci ülkemizin önemli işadamlarındandır.. Sahavetlidir ve son derece de mütevazıdır.. "Hay hay Alican" dedik.. Memnuniyetle.. Seni dinliyoruz!.. Alican Cebeci başladı başından geçen ibret dolu hikayeyi anlatmaya.. Biz de size aktaralım.. 20 sene kadar evvel.. Alican o zamanlar küçük bir işletmeye sahip.. Bir gün Şişhane'den aşağıya inerken aklına Perşembe Pazarına uğramak geliyor.. 0radan makine parçası alması gerekiyor.. O zamanlar Kartal marka bir arabası var!.. Unkapanı Köprüsünün kenarına arabasını bırakıyor ve "nasıl olsa 5 dakikada parçayı alırım" diyor.. Öyle de oluyor.. Alican'ın arabasının yanına geri gelmesi 10 dakika bile sürmüyor.. Fakat bagaj kapağının açık olduğunu farkediyor.. "Acaba ben mi açık bıraktım" diyor.. Ancak, başka bir el tarafından açıldığının farkına varıyor.. Evet, hırsız 3-5 dakika içinde Alican'ın arabasını açmış!.. Birşeyler alınmış mı, diye bakıyor, Alican!.. Sadece teybin çalınmış olduğunu görüyor.. O vakitler teyp hırsızlığı İstanbul'da çokça oluyor... Pekçok araba sahibi, hırsız korkusundan teybini akşam evine götürebilmek için "kızak" yaptırırdı arabalarına.. Neyse, Alican bir an öfkeye kapılıyor.. Kalbinden hırsız için çok kötü düşünceler geçiriyor.. Hani o an hırsızı yakalasa parçalayacak gibi hissediyor kendisini.. Ama o ne?.. Alican bir anda sanki bir değişim geçirdiğinin farkına varıyor.. Adeta kalbi yumuşuyor.. Nereden geliyorsa aklına o an Hz. Ali'nin (Kerremallahu vecheh) vefatı hadisesi geliyor.. Bilirsiniz; Hz Ali'yi vuran kişi yakalanır.. Hz. Ali herkesin can gargarasına düşeceği bir zamanda katili düşünür ve yanındakilere dönüp; "O kişiye süt verin, korkmuştur belki" der!.. İşte Alican'ın bir anda aklına bu ifadeler geliyor ve "ben ne yapıyorum ey Allahım!." diyerek başlıyor hırsıza Unkapanı Köprüsü'nün üzerinde "dua" etmeye.. "Yarabbi, o insana hidayet eyle!.. Yarabbi, o kişiyi doğru yola sevket!.." Ardından arabasına binip, gidiyor.. Değerli dostlarım, işte bundan sonrası çok daha enteresan.. Tam ibretlik.. O olayın üzerinden birkaç sene geçiyor.. Alican Cebeci ofisinde gazeteleri takip ederken bir anda irkiliyor.. Çünkü okumakta olduğu Türkiye gazetesindeki "yaşanmış hikayeler" bölümünde (bu köşede) bir yazı çarpıyor gözüne.. Alican yazıyı bir solukta okuyor ardından da gözlerinden sicim gibi yaşlar dökülüyor.. Bakın, Alican'ı ağlatan satırlarda yazının müellifi neler yazıyor.. "Ben günahkar bir insandım!.. Bigünah pekçok kişinin arabasını soydum, teyplerini çaldım.. Şimdi ise Elhamdülillah tövbe ettim.. Başımdan geçen bir olay neticesinde doğru yolu buldum.." Devam ediyor; "Bir gün Unkapanı Köprüsünde bir arabaya girdim ve teybini aldım.. Eve geldim, baktım ki teybin içinde bir kaset var.. Ama bu kaset şarkı-türkü kasetine benzemiyordu.. Merak edip dinlemeye başladım.. Kasette konuşan ses, imanî hakikatlerden bahsediyordu.. Anlatılanlar, o zamana kadar duymadığım şeylerdi.. Dikkatlice dinledim.. Kaset bitti, bir daha dinledim.. Derken bir daha.. Yetmedi bir kere daha.. Bana birşeyler olmuştu ve o an kasette söylenenler gibi yaşamak istediğimi farkettim.. Bir anda tüm yaptığım hırsızlıklara tövbe ettim.. Allahıma şükürler olsun, o tarihten itibaren yeni doğmuş bir insan olarak hayatımı sürdürüyorum.." Yazıyı okuyan Alican Cebeci gerçekten şoke olmuştur.. Hemen aklına o tarihteki arabası ve çalınan teybi gelir.. Evet, yazıda ifade edilen teyp de kaset de Alican'ındır.. Alican'ın teybini çalan da ıslah-ı nefs edip hırsızlığı bırakan ve ardından da bu yazıyı yazan kişiden başkası değildir.. Kıymetli dostlarım; Alican, o kasedi teybin içinde tesadüfen mi bırakmıştır?.. Yoksa, sevki İlahi midir?.. Bir gerçek varsa, hırsızın doğruyu bulmasına sebep olmuştur.. Unkapanı köprüsünün üzerinde dua etmemiş miydi Alican?.. "Ey Allahım, o hırsıza hidayet eyle" dememiş miydi?.. Görünen o ki; Alemlerin Rabbi olan Yüce Allah kendisine gönülden iltica edenlere ilgisiz kalmıyor.. Gözlerinden öpüyorum, merhametli ve ağzı dualı Alican kardeşim!.. Ne mutlu sana.. > Sami Özey - VAKİT GAZETESİ Hidayet vakti...Genel Yayın Müdürümüz Nuh Albayrak ve Fuzul Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Eyüp Akbal'ın, bir MÜSİAD toplantısı sonrasında ziyaret ettikleri Cebeci Plastik Yönetim Kurulu Başkanı Alican Cebeci'yi ziyaretlerinden bir kare... Bu arada, İstanbul'daki sel felaketi sırasında fabrikası sular altında kalarak tamamen tahrip olan Alican Cebeci beyefendiye "Geçmiş olsun" dileklerimizi arz ediyoruz.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.