“Siz bilirsiniz doktor bey...”

A -
A +
“Bir an şaşırdı ne cevap vereceğini bilemedi. Kızardı, bozardı, işin içinden çıkamadı...”
 
 
Doktorun odasına vardığımda başını kaldırıp bana zoraki gülümsedi:
-Otur Aslan Bey seninle biraz konuşalım, dedi.
Bir sandalye çekip tam karşısına oturdum. Zaman dar olduğu için hemen söze girdi:
-Aslan Bey hizmetliyle beraber, daireyi terk edip arada bir nereye gidiyorsunuz?
Camiye gittiğimizi bildiği hâlde bilerek soruyordu. Ben hiç şaşırmamıştım:
-Camiye namaz kılmaya gidiyoruz doktor bey, dedim.
O iyice emin olmak ister gibi tekrar sordu:
-Ya, camiye öyle mi?
-Evet camiye namaz kılmaya gidiyoruz,
Bir an düşündü ne söyleyeceğini bilemedi,  sonra yine ağır ağır konuştu:
-Aslan Bey mesai saatinde izinsiz bir tarafa gidilmez, hele hele camiye hiç gidilmez, senin bunu bilmen lazım değil mi? diye sordu.
Ben gayet sakindim. Soğukkanlı olmam gerekiyordu yumuşak bir şekilde cevap verdim:
-Evet doktor bey bunu ben gayet iyi biliyorum mesai saatinde izinsiz bir tarafa gidilmez ama görüyorsunuz cami burnumuzun dibinde, ikincisi acil bir şey olunca gitmiyoruz. Yani namaz kılmamız hiçbir şekilde hiçbir işimizi aksatmaya sebep olmuyor.
Dik dik baktı bana:
-Aslan Bey hangi kanunda yazıyor izinsiz mesaiyi terk edip camiye gitmek?
Ben yine tedbiri elden bırakmadım sessizce konuştum:
-İyi ya doktor bey hangi kanunda yazıyor mesai saatinde camiye gitmek yasaktır diye?
Bir an şaşırdı ne cevap vereceğini bilemedi. Kızardı, bozardı, işin içinden nasıl çıkacağını bilemedi. Benden de böyle bir çıkış beklemediğinden olacak kısa bir sessizlikten sonra “en iyisi bu konuyu şimdilik keselim, ben geç kalıyorum; yarın konuşuruz” diyerek bitirdi.
Ayağa kalkıp kapıya yürüdü. Ben de kalktım:
-Siz bilirsiniz doktor bey, diye cevapladım. Son sürat uzaklaştı gitti. Ne bir “iyi akşamlar" ne de bir "Allahaısmarladık...”
İyice kızdığı her hâlinden belli oluyordu... Ertesi gün kaldığımız yerden devam ettik. Sabahleyin gelip doğru odasına geçti. Bize sadece kapıdan bir “günaydın” demekle yetindi. O da yarım ağızla ve istemeyerek... Aradan üç beş dakika geçmişti ki “Aslan Bey gelir misin?” diye seslendi. Ben kalkıp ağır ağır odasına yürüdüm. Bana:
“Oturur musun" diyerek yarı bir tebessüm etti. Ben de kapının yanına doğru bir sandalye çekerek emanet gibi oturdum. O biraz düşünceli bir hâlde geniş bir nefes aldı ve yutkundu... DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.