“Arızanın sırası mı şimdi?..”

A -
A +
“Doğal güzelliğinden, verimli topraklarından bağ ve bahçelerinden anlatır dururdu...”   Marmara’nın incisi Yeşil Bursa’nın güzel ilçesi İnegöl’de Hükûmet Tabipliğinde 1981 yılı Haziran ayında göreve başlamıştım... İnegöl’ü bilmem anlatmaya gerek var mı? Bir tarafını Uludağ’a dayamış,  bir tarafı alabildiğine yemyeşil,  birçok meyve ve sebzenin yetiştiği, topraklarından bereket fışkıran ülkemizdeki birçok vilayetten daha büyük görülmeye değer, Allahın, her türlü güzelliği bahşettiği bir ilçe. Verimli ovaları, lezzetli köftesi, ülkemize marka olmuş mükemmel mobilyası, soğuk suları, çileği, Oylat Kaplıcası ve Uludağ’a sırtını dayayan boyluca ormanlarla kaplı muhteşem coğrafyası olan bir doğa harikası. İnegöl’ün güzelliklerini anlatmak sayfalara sığmaz, ancak şimdilik bu kadar yeterli diyerek hatırama geçmek istiyorum... İnegöl’de yeni göreve başladığımda eski görev yerinden ev eşyalarımı taşıyamamıştım, abimlerde kalıyordum. Mevsim yaz ve aynı zamanda ramazan ayındaydık... Bir tatil günüydü. Ben ve abim ikimiz de o gün evde dinleniyorduk. Uludağ’ın eteğindeki güzel köylerden birinden bir komşumuz vardı, devamlı köyünden bahseder, köyünü öve öve bitiremezdi. Bir taraftan da bizi köyüne davet eder bir akşam iftar edebileceğimizi söylerdi. O gün yine kapıda karşılaştık. Bizi ısrarla köyüne iftara davet etti. Ben kararsız kalınca abime ısrar etmeye başladı. Abim de önce kararsız kalsa da bu ısrar karşısında onu kırmak istemedi. Teklifini kabul ettik. Zaten hanımlar evde olmadığı için ikimiz de yalnız kalıyorduk. İkimiz de biraz "taş fırın erkeği" ayaklarına yemek hazırlamayı filan beceremiyorduk. Teklifini kabul edince komşum da sevindi. Hazırlık yaptık ve benim eski model “Reno” arabamızla öğle üzeri yola koyulduk... Ben ve abim; komşum ve kızı olarak dört kişi hareket ettik. İnegöl’den çıktıktan sonra yolun epey bir kısmını toprak ve stabilize yoldan devam edecektik. Ayrıca köye giderken başka yoldan, iftar sonrası dönüşte başka yoldan dönecektik. Önce yolumuzun üstündeki Hocaköy’den geçtikten sonra dağ yoluna devam ettik. Yol hem dar hem toprak olduğu için yavaş gidiyordum. Aslında köy İnegöl’e yakın olmasına rağmen yolun durumuna göre yavaş gitmem gerekiyordu.

Havanın sıcak olması ve oruçlu olmamız işimizi biraz zorlaştırıyordu ama yine de hâlimizden memnunduk. Hem sohbet ediyor hem ağır ağır ilerliyorduk. Yarım saat yol aldıktan sonra Gülbahçe köyüne 3-5 km kala arabamız bozulmasın mı? DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.