Selimiye’nin kumruları

A -
A +
Bizim mahallenin kumruları “guk gu, gu gu, guguguuk”, “guk gu, gu gu, guguguuk” diye öterlerdi. Biz de derdik ki: “Bak kumru; ‘Üsküdar’a gideliim, Üsküdar’a gidelim” diye ötüyor.” “Haydi biz de gidelim anneciğim Çamlıca’ya gidelim” derdik ve bazen de piknik sepetimize haşlanmış patates, zeytin, haşlanmış yumurta, ekmek, domates, yeşil biber, salatalık ve zeytinyağlı dolmaları koyup Karagümrük’ten tramvayla Bahçekapı’ya, Eminönü’nden vapurla Üsküdar’a, oradan da tramvayla Kısıklı’ya çıkardık. Sonrasında da yürüyerek Çamlıca Tepesi’ne vasıl olurduk. Salıncaklar yapar, çam ağaçlarına tırmanırdık. Üstüm başım çam reçinesi olurdu, mercimek kadar çam fıstığı yiyeceğim diye. Selimiye kışlasında ise sabah erken saatlerde arka bahçenin duvarları üzerinde birbirleri ile oynaşan kumruların ötüşleri farklı idi ve benim dikkatimi çekti. “Gu guuk, guk”, “gu, guuk guk” diye ötüyorlardı. Burada da “Yusuuf çuk, yusuuf çuk” diye ötüyorlardı. Tabii bir gün iki yakada yaşayan kumruların, niçin böyle farklı öttüklerinin hikâyesini bir yerde okudum. Fatih’te oturan bir ailenin iki çocuğu varmış. Biri 15 diğeri ise 10 yaşında. Ağabey kardeşini kıskanmakta… Bir gün annelerini beraber Çamlıca Tepesi’ne pikniğe gidiyorlar. Peynir ve ekmekleri varmış yiyecek olarak. Ağabey, kardeşini kandırıp ve tepedeki kör bir kuyuya indirip onu orada bırakıyor ve annesine de kaybolduğunu söylüyor. Anne, günlerce ağlayıp sızlıyor; sonunda kabulleniyor. Bir gün yemek yerlerken, bir kumru ağaca konuyor ve “Guk gu, gu gu, guguguuk” “Üsküdar’a gidelim, peynir ekmek yiyelim” diye ötmeye başlıyor. Ağabey bu kumrunun ötüşünü her duyduğunda vicdanı sızlıyor ve bir gün dayanamayıp, kardeşini aramaya Üsküdar’a gidiyor. Çamlıca Tepesi’ne çıkıp kuyunun başına varıyor. Yine merak ve üzüntüyle beraber kuyuya iniyor ve pişmanlıkla “Yusufçuk, Yusufçuk” diye diye ağlıyor. Meğer Allahü teala Yusuf ölmesin diye onu kumru kuşuna çevirmiş. O da Fatih bölgesine gelip ağabeyine “Üsküdar’a gidelim” diye öterek kendisini hatırlatırmış. Bu sefer de Allahü teala bu ağabeyi de kumru kuşuna çevirmiş. O da Üsküdar’da sokak sokak uçarak “Yusuufçuk, Yusuufçuk” diye diye kardeşini aramaya başlamış. İşte birkaç yıl sonra da boğazın iki yakasında, kumruların niçin farklı öttüklerini öğrenmiş oldum. Trakya’da da kumrular (Yusuufçuk) diye ötmekteler. Mustafa Beşdere - İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.