Gece dağda, tek başına

A -
A +
“Gece yarısı muavinin, inecek var mı sözüyle uyanıp kendimi arabadan aşağı attım ama”
 
 
Doğu Anadolu’ya ekspres tren düzenleniyormuş… Doğu Ekspresi dedikleri turistik amaçlı tren, Ankara ile Kars arasında sefer yapacakmış… Ama Ankara’dan başlayıp Kırıkkale-Kayseri-Sivas-Erzincan-Erzurum illerinden geçerek Kars'a ulaşacakmış…
Yapanlardan emeği geçenlerden Allah razı olsun… Bu nostaljik treni o karlı dağlardan geçerken izledim de gençlik yıllarımda yaşadığım bir yolculuk canlandı gözümde…
Gülümsedim acı acı… Öyle ya… Doğunun kar boran fırtınasını, kış mevsimini öyle ne televizyon ekranlarından seyredenler ne de gazetede ve romanlarda okuyanlar tam olarak anlayabilir. Ancak bizzat ya orada olup o soğuğu yaşamak ya da memleket olarak doğulu olmak gerekir…
Yıllar önce ben de böyle bir yolculuğa çıkmıştım… Kara yoluyla tabii ki… Bir kış gecesiydi… Erzurum’un Pasinler ilçesine gidecektim. Ancak o yıllarda yollarda böyle imkânlar nerede? Duble yollar, tüneller hayal bile edilemezdi…
Araçlar saatlerce ıssız bucaksız arazide tek başına giderdi… Vasıta dediğimiz araçlar da tek tük şimdiki söylemle şansa geçerlerdi.
Bindiğim otobüsün arka sıralarında dışarıdaki soğuğa oranla içerisinin havası sıcak camdan anlamsız karanlığa baka baka gidiyorduk… Oksijen azalmış olduğu için olsa gerek içim geçmiş, uyumuştum… Tedirgin bir uyku… Gece yarısı muavinin sesiyle uyandım:
-İnecek var mı?
Uyku sersemliğiyle koltuktan fırladım. Benim ineceğim yere mi geldik acaba? Tedirginim diyorum ya, geldiğim yeri geçmemek için hemen davrandım. Ufak çantamı aldığım gibi otobüsten aşağı indim.
Muavinin arabaya binerken “devam eet!” narasıyla kapılar kapandı ve otobüs boğuk bir homurtuyla yerinden hareket etti… Arkasından bakarken aklım başıma gelir gibi oldu ama giden gitmişti artık… Bağırsam kim duyar, el etsem kim görür?
Şöyle şaşkın şaşkın çevreme baktım, karanlıkta alışmaya çalıştım. Sağa sola bakınırken uykum da bıçak kesilmiş gibi açılıvermişti.
Eyvah? O da ne öyle? Ben nerede indim ya?
Yol yok iz yok! Çevrede ev yok bina yok! Kim bilir hangi köyün yol ayrımıydı? Yok yok yol da değil resmen ıssız dağ başıydı burası…
O yıllarda cep telefonu ne gezer? Hoş şimdi bile olsa bazı yerlerde çekmiyor ya…
Kar diz boyunda… Rüzgâr kulakları jilet gibi kesiyor… İçimden öfkeleniyorum. Yani muavin niye böyle yaptı? Beni bu dağ başında niye böyle bırakıp gitti? Kafayı mı yemiş bu adamlar ya? DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.