Paranın anlamsız kaldığı an

A -
A +
“O para ve kâğıtların hiçbiri o anda beni ısıtmaktan daha fazla bir değer ifade etmiyordu...”
 
 
Beni Pasinler'e giderken, gecenin bir yarısı uyku sersemliğiyle o kışta kıyamette yolda indiren muavinin niçin böyle yaptığına cevap bulamadığım gibi arkasından da ağzıma geleni söylüyorum ama kimin umurunda…
Neden “inecek var mı?” diye bağırdı bu adam? Hadi o bağırdı ben niye uykudan uyanır uyanmaz sanki gelmişim gibi kendimi arabadan aşağı attım? Hay Allah!
Birkaç dakika sonra vücudumun sıcaklığı tamamen kayboldu. Soğuğu iliklerime kadar hissetmeye başladım. Sağa sola, ileri geri birkaç adım şaşkın ve sersem gittikten sonra durdum… Çevreye bakındım… Yok işte yok… Yol yok! İnsana benzer, eve benzer bir karartı yok!
Ve o anda ölümü ensemde hissetmeye başladım. Çünkü buradan herhangi bir aracın geçmesi imkân dışı bir şeydi. Hele de gecenin bu saatinde…
Issız dağ başında yarım saat boyunca ayaklarımın sızlamasıyla beraber var gücümle düşünmeye çalışıyordum. Şimdi ne yapmalıydım burada ne yapabilirdim? O durumda insanın hatırına bir çare de gelmiyor. Normal zamanda hiç kimsenin kabul edemeyeceği bir çare düşündüm ki belki bunu şimdi okurken güleceksiniz.
Çantamın içinde bir miktar para vardı. Birkaç çek koçanı ile bir tomar senet kâğıtları vardı. O an o kâğıtların hiçbiri benim için beni ısıtmaktan başka bir değer ifade etmiyordu. Hiçbiri beş para etmez bir şey olup çıkmıştı. Ben yaşamadıktan sonra ne kıymeti vardı onların? Ama onları yakarsam bir miktar ısınabilirdim.
Hepsini bir kibritle tutuşturup yakıp ısınacağım. Çantamı açıp bir iki evrak aldım elime. Ne enteresan ki yakarken bile önce en işe yaramaz olanlardan başlamak istiyorum. Derken aklıma geliyor… Yakayım ama başka bir tehlike var… O da evrakları yaktığımda ortaya çıkacak alevlerin civarda olabilecek yabani hayvanlara benim yerimi bildirecek olması… Ateşi yaktığım anda benim yerimi fark ederlerse yandım. Kendimi koruyabilecek en ufak bir bıçağım bile yok.
Bu korku ile çantamdaki evrakı yakmaktan vazgeçtim. Rüzgâr, kalınca paltomu hiçe sayarcasına ensemden ısırıyor. Bedenim zangır zangır titriyor. Dişlerim kerpeten gibi birbirine vuruyor… Anladım ki bu dağdan kesinlikle sağ çıkmayacağım. Donmam kaçınılmaz olacak… Ya donarak öleceğim ya bir vahşi hayvan sürüsünün parçalamasıyla. Bulunduğum yerde hiçbir yere gidemiyorum. Kar, çiğneye çiğneye pekişmiş durumda. Ayaklarımdan yukarıya doğru canımın çekildiğini hissediyorum. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.