Kestirme gidelim derken

A -
A +
“Vücudumuz buz keserken ayaklarımız iyice hissizleşti. Bağıra bağıra ağlamaya başladık.”
 
Ben çocukluğumu yaşayamamış biriyim demiştim. Hele şimdi sabahleyin servisle evden arabaya binip okula kadar giden, akşama servisle okuldan gelen mini yavrularımızı gördükçe ülkem adına seviniyorum. Hem de kendi çocukluk yıllarımı anıyorum.
Evimizden okula gidip gelmek şöyle dursun yakınımızda okul olmadığı için tanıdığımız bir teyzenin evinde okuyor hafta içinde evinde kalıyor hafta sonları da Ayvalı’ya eve geliyorduk. Annem üstümüzü başımızı temizliyor, pazartesi de erkenden kalkıp yine okula yetişiyorduk...
Rahmetli ninemizin inekleri vardı ve ahırda beslerdi. Güz geldi mi sığırların en gözde gıdası dökülen yapraklardı. Okuldan gelir gelmez çantalarımızı çıkarır, elimize birer sepet alır, doğru bahçeye yaprak toplamaya giderdik. Akşam olur ders çalışma diye bir zamanımız kalmazdı. Erkenden uyanır, sabahın aydınlığında derslere bakardık.
O zamanlar elektrik filan yoktu. Hemen bitişik evde babamın diğer amcasının oğulları otururdu. Bizim yaşantımızı her an görürlerdi. Orada rahat okuyamayacağımızı gördüklerinden bizi evlerine aldılar. Dört ve beşinci sınıfları orada okudum.
Kardeşim bir sene sınıfta kaldığından dolayı orada okumadı. Köyümüze yakın olan Çamalan köyünde ilkokul daha önce üç sınıflı iken o sene beş sınıfa yükseltilmişti.
Babam onu Gülek’ten alarak oraya naklettirdi. Ben okulu iyi bir derece ile bitirdim.
Gülek’te okuduğumuz senelerde başımızdan geçen iki olayı anlatacağım müsaadelerinizle... Gülek Torosların içinde bir konuma malik olduğundan her sene kar çok yağar. O sene de çok kar yağmıştı. Hafta sonu Ayvalı’dan sabah dersine yetişmek için erkenden yola çıktık. Gülek’e gelince “kestirmeden gidelim” dedik.
Köyün içinden bildiğimiz kestirme yoldan okula çıkacaktık. Okul yüksekçe bir sırtın üzerindedir. Biz ufak bir dereyi geçip yokuşa yöneldik. Orası kuz olduğundan kar fazla birikmişti. Her adım attığımızda da yükseliyordu. Bir yere geldiğimizde kar kasıklarımıza kadar çıktı. Adım atmak için ayaklarımızı çekince ayakkabılarımız da ayağımızdan çıktı.
Vücudumuz buz keserken ayaklarımız iyice hissizleşti. Artık bağıra bağıra ağlamaya başladık. Bulunduğumuz yer genişçe bir tarla. Etrafta ev filan yok. Hem ağlıyoruz hem de “öleceğiz” diye birbirimize sarılıyoruz.
Ellerimiz tutmaz oldu, dilimiz de teklemeye başladı. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.