Kulak Yusuf’un hatırası...

A -
A +
1949 güzünde yine Âdetleri üzere bulabildikleri üç-beş liralık borç para ile yola düşmüşler...”
 
Torosların zirve noktalarından Başdere vadisinin yamaçlarında kurulan Sarıveliler’in hoş sohbet ihtiyarı Kulak Yusuf’u, baş mahallenin sevilen bir insanıydı. Çocukla çocuk, büyükle büyüktü. Oğulları Merhum Şükrü abimiz, Mustafa Kulak sınıf arkadaşımızdı. Zaman zaman birbirimizin evinde misafir olur, gece sabahlara kadar sohbet ederdik. Lise ve üniversite yıllarında da bu durum devam etti. Yusuf dayı işten güçten pek bizimle bulunamazdı.
Yıllar sonra bir ziyaretimizde artık iş göremez hâle gelince dağa taşa gitmez olmuş, gelenlerle muhabbete daha rahat vakit ayırabilir hâle gelmişti.
Mevzu eskilerden açılınca başladı anlatmaya… 1940’lı yıllardan bahsetti. 50 kuruşluk keçiden 80 kuruş vergi alındığından, halkın binbir zahmetle ekip kaldırdığı buğdayın ‘aşar vergisi’ adıyla zorla elinden alınıp camilere rastgele yığıldığından ve sonra da çürütülüp döküldüğünden anlattı. İnsanları İslamiyet’ten ve camilerden uzaklaştırmak için Kur'ân-ı kerim eğitiminin yasaklandığından, hocaların halkın ve ders verdiği çocukların gözü önünde bugünkü anlamda aşağılanarak ve sevenleri önünde küçük düşürülerek boyunlarına takılan sarıklarıyla sürüklenerek götürülüşünden, zorla Türkçe ezan, Türkçe namaz uygulamalarından bahsetti. Sonbaharda sahil bölgelerine çalışmaya gitmelerinden, bahar mevsiminden dönüş yolculuklarından anlattı.
1950 yılı 14 Mayıs’ına kadar zulüm devam etmişti. 1949 güzünde yine âdetleri üzere bulabildikleri üç-beş liralık borç para ile yola düşmüşler. Önceden hazırlanan yufka ekmeklerini, hanımı Anakız Abla tarafından dokunan yorgan yüzlerine çıkın yaparak sırtlanıp yola çıkmışlar. 150 km uzaklıktaki Karaman’a Çetmi-Kalaba-Bucakkışla üzerinden, kestirme yollardan sırtlarında eşyaları ile 3 günde varmışlar.
İzmir tarafına gidecek treni beklemişler ve âdetleri üzere 40 kişi bir olup bir yük vagonu kiralamışlar, üç-beş gün yolculuktan sonra menzile varmışlar. İş bulup çalışmaya başlayınca eline geçen ilk para ile pamuk satın alıp yorgan yüzüne doldurmuş. Bahara kadar çalışıp borcunu ve çoluk çocuğu için ihtiyacı olan parayı kazanınca yine yollara düşmüş, aynı usulle sırtında bir sürü yükle memleketine vasıl olmuş:

“İki tane yorgan yaptım. Özenerek aldığım pamukları güzel bir şekilde yerleştirdim. İki küçük çocukla memlekette bıraktığım hanımın sevincini düşünerek yola revan oldum." DEVAMI YARIN

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.