Öfkem dağlar kadardı ama

A -
A +
 “Ancak bir üzüntüm var ki o da 1960 ihtilalinde o kahramana sahip çıkamadık...”     Memlekette babamın evinin bir odasını düzenleyip oraya yerleşmiştim. Odanın içinde yemek pişirip ekmek yapacağımız ocağımız mevcuttu. Koyduğumuz dolaplardan yatakları indirince gusülhanemiz ortaya çıkardı. Yani mutfağımız, banyomuz, yatak odamız her şeyimiz 20 m2’lik bir odanın içine ama edebe ahlaka geleneğe göreneğe uygun ustaca yerleştirilmişti. Kışın erkekler gurbete gidince kadınlar tam bir dayanışma içerisinde ortak hareket ederler, ahırdaki hayvanların, evdeki çocukların hizmetlerini aksatmazlardı. Geri kalan dinlenme vakitlerinde de Osmanlıca harfleri bilen bir hanım Mızraklı İlmihal'i okur, diğerleri dinler, herkes inancını, hâlini ve ibadetini İslamiyet’in emrettiği hâle getirmek için gayret ederdi. Erkekler gelince herkes kendi evinde müstakil yaşardı. Gurbetten dönünce çocuklara ve diğer ev halkına aldığım hediyelerle sevinçle eve vardım. Çocuklar cıvıl cıvıl ama hanım ağlamaklı hâlde beni karşıladı. Şaşırmıştım. “Bir şey mi oldu?” diye sorunca, iki gözü iki çeşme anlatmaya başladı. Tek parti hükûmeti zulmünü katmerleştirmiş, vermediği hizmetin bedeli olarak bir de "yol vergisi" eklemişti. Zalim tahsildar da işini garantiye almış daha gurbetçiler dönmeden evlerdeki bakır kap-kacak ne varsa toplamıştı. Evde yemek pişirecek tencere, abdest alacak ibrik-leğen ne varsa hepsini alıp gitmişti... Beynimden vurulmuşa dönmüştüm. Hemen tahsildarın ziftlendiği parti temsilcisinin kapısını çaldım. İnsanların evinden topladığı eşyaları orada yığmıştı. Öfkem dağlar kadardı ama mecburen alttan alıp borcumuzun ne olduğunu sorup ödemek istediğimi söyledim. Söylenen miktarı gurbetten getirdiğim para ancak karşılamıştı. Tahsildarla pazarlık yaparak sırtımda binbir zahmetle getirdiğim hanımımın el emeği göz nuru olan yorganları vererek kap-kacağı rehinden kurtarmıştım. 14 Mayıs 1950’de bütün baskılara rağmen sandığa sahip çıktık. Menderes'i kendimize Başvekil seçtik. Menderes merhum, ilk iş olarak ezanı aslı gibi okutturdu. Din eğitimini serbest bıraktı. Yol vergisini kaldırdı. Ancak bir üzüntüm var ki o da 1960 ihtilalinde o kahramana sahip çıkamadık. Hâlbuki O, bize sağladığı bu imkânlar dolayısıyla idam edildi. Ama biz onu koruyamadık. Sadece ilk torunuma adını koyabildim. Allahü teâlâ hepsine rahmet eylesin...           Ali Yılmaz-İstanbul
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.