"Naumi, haydi yemek vakti..."

A -
A +
"Gördüm ki çocuklara yapılacak asıl iyilik onun her dediğini yapmak değil sorumluluk duygusunu öğretmekmiş..."
 
Vatanımdan binlerce kilometre uzakta; ezan sesine hasret kırk yıl yaşadığım İsviçre'de (AG) son on beş yılda çeşitli kategorilerde futbol hocalığı yaptım... Efendim, sporcu olduğum için Avrupa’nın hemen her yerine gittim. Şimdi de ülkeme döndüm ve antrenörlük yapıyorum… 
Avrupa’daki günlerim hep ibretlik olaylarla dolu desem yanlış olmaz... Bir akşam, takımımla idman sırasında futbolcularımdan biri "Cimi Cimi bak bayrağınız" diyerek gök yüzünü göstermişti. İsmim Cemil olduğu için onlar 'Cimi' derdi. Baktım ki gökyüzünde pırıl pırıl gece... Ay, hilal şeklinde, ucunda da bir yıldız... Gökyüzü âdeta Türk bayrağını sembolize ediyordu. Nasıl duygulandığımı anlatamam...
Yine bir gün İsviçre’de bir Alman komşumun çocuğu ile iletişimine şahit oldum. Çocuklarının adı Naumi idi. 4-5 yaşlarındaydı. Evlerimiz ormanla iç içe sayılır. Orman ki ne orman!..
Bu arada duymuşsunuzdur, İsviçre Alpleri oksijen bakımından dünyada bir numaradır. Ağaçların envai çeşidi vardır. Ormandaki her ağaç kayıt altındadır. Ne ağacıdır, kaç yaşındadır ve üzerinde hangi canlılar yaşar... Hepsi bellidir. Evinizin yakınındaki bir ağacı kesmek isteseniz bir sürü prosedürü vardır. Yani ormandan keyfî bir ağaç kesemezsiniz. İşte İsviçre'de çocuklar günlerinin çoğunu böyle yeşil alanda geçirirler…
Biz konumuza dönelim, gelelim Naumi'ye... O gün Naumi bahçede oynarken annesi kapıya çıkarak seslendi:
-Naumi, haydi yemek vakti…
Çocuk hiç oralı olmadı. Annesi ikinci kez üstelemedi bile. Kapıyı kapatıp içeri girdi. Aradan biraz zaman geçince Naumi acıkmış olarak eve geldi. Zili çaldı, ancak kapı açılmadı. Biraz sonra ağlamaya başladı çocuk. Kapı yine açılmadı. 
Naumi ağlaya ağlaya kapının önünde uyudu… Annesi camdan onu gördü ve içeri götürdü… Ertesi gün Naumi yine aynı yerde oynarken öğle vakti annesi yine seslendi.
-Naumi, haydi yemek yiyeceğiz…
Naumi annesinin seslenmesiyle birlikte eve doğru koşmaya başladı…
Çocuklarına çocukluğu yaşatırken olması gereken zamanda olması gereken sorumluluğu da kazandırabilmek pedagojik bir bilgi ve Avrupa'da aileler bunu çocuklarına yaşatarak öğretiyordu. Çocukları kapıda bırakmayın elbet çünkü hepimizin bahçeli ve müstakil evi yok. Ama gördüm ki çocuklara asıl iyiliğin, onun her dediğini yapmak değil sorumluluk duygusunu ona öğretmekmiş...
           Cemil Özmen-Gölcük/Kocaeli
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.