​Keklikler sabah ötmeye başlardı...

A -
A +
“Tek bir oda da olsa bütün aile orada kalırdı. Yer döşemeleri daha çok çuldan olurdu...”
 
Çocukluğumuzdaki köy oyunlarından kale oyunu, kırıkırı, arası kesme, çelik çomak, met, bunlardan birkaçı... Uzuneşek, birdirbir, yalak, beştaş, kenger gibi oyunlar daha çok yaylanın çayırında kalırdı.
Sürünün gelmesi ile birlikte oyun biterdi. Çobanın heybesinde kuzu ve oğlaklar da bulunurdu. Çoban, dağda kuzulayan koyun ve keçi yavrularını heybesine alır getirir, kimin ise teslim eder ve çerezini alırdı. Biz de keçi ve koyunlarımızı evimizin avlusuna getirir, sağmak için anneme teslim ederdik. Böyle bir hayatı üçüncü sınıfın sonuna kadar yaşadığımı bilirim. Ondan sonra bu işler kardeşlerime kalırdı. Biz de yeni işlerle meşgul olurduk.
Nisan sonlarında yaylaya göçerdik. Eylül ortalarına kadar süren yayla hayatında ilk zamanlar elimizde çivgiç ile çiğdemler söker, burçalaklar kazardık.
Yayla evleri daha çok taş çardaklardan olurdu. Tek bir oda da olsa bütün aile orada yatar kalkardı. Yer döşemeleri daha çok çuldan olurdu. Ancak bu toprakla sıvanan tabana "pür" denen ardıç dalları ve ardıç kabukları serer, üstüne de çul örterdik. Çardakların içinde kazanların konduğu seki vardı. Kapının solunda ocak bulunurdu. Her tarafı ardıç ağaçları ile kaplı olan Barçın Dağı’nda odun boldu.
İsteyen istediği gibi odun yapar, alır giderdi. Ağacın, ormanın kıymeti pek yoktu. Devlet bu geri kalmış yerlere elini uzatmazdı. Her şey tabii idi. Ancak ağaç sevgisi çoktu. İşte annemle ben, bazen birkaç komşu kadınla kesilen ağaçların talaşlarını, yongalarını toplamaya gider odun ihtiyacımızı karşılardık. Bu faaliyetimiz bütün yaz devam ederdi. Bazen de ağaç kesenlerin yanına gider, kesilen ağaçların dallarını soyar. Kabuk ile odun arasındaki özsularını yalardık. Buna "yalamak" derlerdi.
Babam bazen tarlalarımıza gider, ekinlerimize bakar, bazen de arı kovanlarının bulunduğu arılığa giderdi. Tabiat tıpkı Kutadgu Bilig yazarının anlattığı gibi çiçeklerle donanmış bir gelin gibi idi. Nisan mayıs ayları böyle geçerdi...
Keklikler yavrularını çıkarırlar, arkalarında bir palaz kümesi ile dolaşırlardı ve sabahın şafak vaktinde ötmeye başlarlardı.
Sürü akşam gelir sağılır 'in'e giderdi. Sabah olunca, şafak vakti davarı inden indirir, koyun ve keçileri avluya getirir sağıma hazırlardık.
Ancak Barçın Yaylası'nın soğuğunda yaz da olsa sabahleyin kalkmak çok zor olurdu. Fakat sürü kuşluklayınca iş değişirdi. Bu sürünün seherde kaldırılıp yayılması, geç kuşluk vaktinde de sağım için obaya getirilmesi demekti. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.