Bir devrin hikâyesi...

A -
A +
Yedi Sekiz Hasan Paşa Sultan II. Abdülhamid Han döneminde de Beşiktaş Muhafızıdır...”
 
 
Yedi Sekiz Hasan Paşa, erlikten, mareşalliğe kadar bütün rütbeleri hak ederek yükselen bir Osmanlı Paşasıdır. Hasan Paşa hem askerî hem de siyasi kimliği ile önemli hizmetlerde bulunmuştur.
Balkanlarda ve Kafkasya’da askerî ve siyasi yararlıklar göstermiş, Abdülmecit, Abdülaziz, V. Murat ve II. Abdülhamid Han gibi dört padişahın dönemine şahitlik etmiş, tarihi nice olaylarda rol almıştır. Bunlardan bir tanesi ve önemlisi de Ali Suavi olayına müdahil olmasıdır...
Yedi Sekiz Hasan Paşa, Yıldız’dadır ve o bölgenin güvenliğinden sorumluydu. Sadece Beşiktaş Karakolu'nda kalmıyor, ara sıra diğer karakolları da dolaşıyordu. Boş zamanlarında Çırağan Sarayı civarındaki kahvede oturarak arkadaşlarıyla sohbet ediyordu. Ziya Şakir anlatıyor:
-1878 senesi mayıs ayının sıcak bir günü idi. Yine böyle oturup arkadaşlarıyla dertleşirken birdenbire Çırağan Sarayı tarafından bir gürültü koptu. Kadın çığlıkları, kalabalık erkek seslerine karışıyor, korkunç bir uğultu hâlinde sarayın yüksek duvarlarından taşıyordu. Bu gürültüyü duyan Hasan Paşa, derhal yerinden fırladı:
-Eyvah... Ameleler saraya hücum etti, diye bağırdı. Saray kapısına doğru yola çıktı.
Gerçekten de o sırada Çırağan Sarayı'nın yanındaki dairede önemli bir tamirat yapılıyor ve birçok Rumeli göçmeni çalışıyordu.
Hasan Paşa, bu işçilerin saraya hücum ettiklerini sanmış ve bunları engellemek için saraya doğru koşmuştu. Sarayın kapısına geldiği zaman baktı ki emektar kapıcılardan Zeybek Mehmet, elindeki değneğe dayanarak kapıda duruyor, büyük bir hayret ve korku içinde saraydan gelen sesleri dinliyordu. Paşa sordu:
-Sarayda ne oluyor, Zeybek?
-Bir hengâme var ama ne olduğunu bilmiyorum, Paşam...
Paşa duracak hâlde değildi.
-Ver şu elindeki sopayı, dedi ve Zeybek Mehmet’in elindeki sopayı kavramış hâlde saray avlusuna girdi... Bu sopa, kalınca bir başparmak çapında ve bir kulaç uzunluğunda bir kızılcık dalı idi. Sopanın elle tutulacak yeri delinmiş, ince bir sırım geçirilmişti. Hasan Paşa sopayı alır almaz bu sırımı bileğine taktı. Saray binasının kapısına doğru koşmaya başladı... Kapıya geldiği zaman, feci bir manzara ile karşılaştı. Göçmen kıyafetinde birkaç adam; odalardan odalara, salonlardan salonlara koşuyor, korkudan feryat ederek kaçışan veya köşe bucak saklanmaya çalışan saraylıların üstüne yürüyerek;
-Padişahım, çok yaşa... diye bağrışıyorlardı. DEVAMI YARIN
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.