"Bu gördüğümü sen de görüyor musun?"

A -
A +
Ablam benim soruma şaşırmış, "deli misin, ne televizyonu, kapalı baksana" demişti...   Kahvedeki telaştan, ha şimdi ha şimdi diyerek gün boyu yemek yemeyince gece geç vakitte kan şekerimin düştüğünü o zaman ne bileceğim. Gece eve dönerken yolun yarısına bile gelemedim... “Sen bu hâlde eve hayatta gidemezsin!” diyerek o an bana daha yakında bulunan ablamların evine yöneldim... Zar zor gidiyorum artık... Ulucami'ye geldim... Avlusuna girdim... Besmele çektim... Sanki ayaklarıma biraz fer geldi... Elimi yüzümü yıkadıktan sonra bir gayret daha gösterip ablamlara dar attım kendimi... Beni gördüklerinde şoke oldular ama bir iki kelime ile hâlimi anlattım. Ablam ellerini dizine vuruyor ve “Niye böyle cahillik ediyorsun kardeşim... Ne olurdu ağzına bir simit olsun alsaydın... Neyse bu gece burada kal, sabahleyin erkenden gidersin... Beklemesen de ben seni götürürüm” diyordu... Ablama teşekkür ederek yattım... -Okuyucu o gece yemek yiyip de mi, yoksa yemeden mi yattığını belirtmemiş... Ama enteresanlıklar da buradan itibaren başlıyor- “Sabah, ezan sesleriyle birlikte uyandım... Baktım televizyonda bir kız çocuğu... Bembeyaz örtüyle başını örtmüş, Kur'ân-ı kerim okuyor... Epeyce baktıktan sonra yanımda duran ablama söyledim... -Sen de görüyor musun benim gördüğümü? -Deli misin sen kardeşim? Ne televizyonu televizyon kapalı baksana... Ses çıkartmadım... Ablamla birlikte evimize geldik... Geliş o geliş... Yatağa yattığım gibi kalakaldım... Tam 21 gün... Her tarafım sızım sızım sızlıyor... Herkes üzgün... Annem, kardeşlerim, “Ölecek!” diye gözyaşı döküyorlar... Ama ben de kendimden ümidi kesmiş durumdayım... Artık başucumda beklemekle benim iyileşmeyeceğime ikna olan annem dedi ki: -Bu çocuğu bir sinir doktoruna götürsek... Gittik bir nöroloğa... Verdiği ilaçları kullandım ama bir faydasını göremedim... Bu esnada konu komşu da fikir vermeye yol göstermeye başladı: -Bu çocuğun işi doktorluk değil... Üfürükçü işi bu... Kim ne derse onu yapmaya başlamıştık... Kalktık bir üfürükçüye gittik... Yolda her şeyi çift görüyordum... O kadar halsizim... Bu arada annem, bir tekel büfesinden boş bir şişe istedi... Adam da tuttu içki şişesi verdi... Meğer annem bu şişeyi yıkayıp içine su dolduracak ve üfürükçüye götürecekmiş... O da bu suya okuyacak, ben de o suyu içecekmişim... Anneme dedim ki: “Şu götürdüğün şişeye bakar mısın anne? Adam sonra ne der?” -Oğlum nereden bilecek... Zaten gözü görmüyormuş!.. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.