“Ben olayım komutanım!”

A -
A +
 “O kadar dalmışım ki yanıma gelene kadar onu fark etmemişim. Erol Asteğmenimdi.”
 
 
Acemi birliğinde herkesin mektubu gelir isimler okunurken ve havada uçuşan zarflara bakarken yutkunuyor, gurbetin ağırlığını kırık kalbimde bir kara daha hissediyordum.
O yıllar öyleydi… Cep telefonları olmadığı için dertlerimizi dileklerimizi hasretlerimizi mektuplara yüklerdik… Günlerce mektup yolu beklerdik… Ama beni asıl kahreden ailemden bir kuruş bile havale gelmemesiydi. Koca bölükte para havalesi ve mektubu gelmeyen tek asker bendim… Kader…
Bir gün sabah içtimaında Erol Asteğmenim terzihaneye bir er arandığını söyledi. Hemen ileri fırladım ve gözlerinin içine bakarak:
“Ben olabilirim komutanım!” dedim.
Zaten benim gibi kesin ve istekli bir başka kimse de çıkmamıştı. O anda âdeta yalvarıp “ne olur komutanım beni alın” demek istiyordum. Galiba dikkatini çekmiş olmalıyım ki “sen gel” dedi… Dünyalar benim olmuştu. Bu hasta zayıf bünyemle kış kıyamette titremekten kurtulacaktım. Asker arkadaşların söküklerini kopan düğmelerini vb. dikecektim. Hâliyle birkaç kuruş bahşiş veren olursa onunla da cep harçlığım olacaktı…
Bu duyguyla üzerime zimmetlenen malzemelere gözüm gibi bakıyordum. Gerçekten de asker arkadaşların verdiği üç beş kuruş ile cebim biraz harçlık görmüştü.
Bir gün duygularımın zirve yaptığı bir anda babama bir mektup yazmaya karar verdim.
“Babacığım, para gönderemiyorsunuz anladım ama bari bir mektup yazıp hâlimi hatırımı sorun ne olur? Beni burada boynu bükük bırakmayın. Beni komutan terzihaneye aldı. Asker arkadaşların üç beş kuruşuyla mağdur olmaktan kurtuldum. Ama burada herkesin ismi okunuyor. Bu bana çok ağır geliyor baba…”
Mektubu tamamlamaya az kalmıştı ki yanı başımda bir gölge belirdi. O kadar dalmışım ki yanıma gelene kadar fark etmemişim. Erol Asteğmenimdi.
Hemen yerimden fırlayıp esas duruşa geçtim:
“Buyurun komutanım!”
Erol Asteğmenim ile göz göze geldik… Ama bana öfkeyle değil aksine şefkat ve merhametle bakıyor gibiydi. Yüreğimin korkusu biraz gitti… Sonra yazdığım mektubu gördü… Mektubu eline alıp okumaya başladı. Zaten mektuplarımızı okuyup “er mektubu görülmüştür” diye yazılıyordu. Ama ben yine de çok tuhaf olmuştum. Sırrımı öğrenmesine çok üzülmüş ve biraz da tedirgin olmuştum. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.