Meğer insanlık ölmemiş...

A -
A +
O saatte de otobüs yok “Otelde mi kalsam, köye mi gitsem, bilemedim” diyordu...
 
 
Taşköprü, Kastamonu’nun bir ilçesi… Sarımsağı pancarı ile "kuyu kebabı" meşhur bir ilçemiz...
Teyzemin oğlu Kastamonu'da eczacı, o anlattı…
-Eczanedeyim, bir baktım dışarıda yaşlı bir amca ve teyze düşünceli ve şaşkın bir şekilde bir o tarafa bir bu tarafa gidip geliyordu. Dikkatimi çekti. İçimden “bunların bir sıkıntısı var sor bakalım nedir, dertleri” diye yanlarına gittim.
Önceden birkaç alışverişleri olmuştu, oradan da bir aşinalığımız vardı. Yanlarına gidip selam verdim:
“Amca hayırdır çok düşüncelisin, bir şey mi oldu?”
Beni görünce önce bir sevindi dedi “ya oğlum bizim köy, Kastamonu'ya 2 saat. Randevumuz vardı, hastaneye geldik. Yarın sabah 09.30’da bir daha gel dediler. Şimdi bu saatte buradan köye gitsem 2 saat yatsam, geriye dönmek için saat 05.00'te 06.00'da tekrar yola çıkmam lazım. O saatte de otobüs yok. “Otelde mi kalsam, köye mi gitsem? Randevuyu mu iptal etsem bilemedim. Onu düşünüyorum.”
“Sen teyzeyi de al bu gece benim misafirim ol. Sabah da güzelce kahvaltımızı yaparız. Ben size hastaneye bırakırım” dedim.
Şaşırdı, sevindi “olmaz” dedi. Bir ayağa kalkıyor gidesi var, bir yandan mecburiyet var… Samimiyetimizi de hissetmiş olacak ki “tamam” dedi. Ama sevinci, burukluğu da bir arada yaşarken eve de açtım telefonu hanıma dedim ki:
“İki tabak fazla hazırla, misafirimiz var...”
Allah razı olsun hanım, “kim?” diye bile sormadı. “Peki” dedi.
Eve gittik, karnımızı güzelce doyurduk. Akşam istirahate çekildik. Sabah da götürüp arabayla hastaneye bıraktım. Ama ne dua ne dua… İlaçlarını da aldılar.
“Buraya gelmeden halledebileceğim bir şey olursa bana telefon aç. Ben buradan sana yollarım falan” dedim.
“Allah razı olsun, hâlâ sizin gibi insanlar kaldı mı?” diye tekrar dua ederek gittiler.
İki hafta mı ne geçti, telefon açtı bana. İlaçları bitmiş. Onları istedi, biraz muhabbet ettik. Telefonu kapattık zannediyoruz. Ben o kapatacak diye bekliyorum. Telefon kapandı zannederek hanımına diyor ki:
“Allah bu çocuğu bizim karşımıza nereden çıkardı? Evinde bizi yatırdı, karnımızı doyurdu; ilaçlarımızı aldı. Oradan buraya gönderdi. Nasıl bir iyilik yapsak bunun hakkını ödesek bilemiyorum.”
Gülümseyerek telefonu kapattım...
Hatırayı dinleyince ben de içimden “insanlık ölmemiş gerçekten” dedim...
              Taha Ufuk Acar
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.