“Van’da uşkun vardır”

A -
A +
 “Aklıma birkaç hafta önce bana verilen ama yemeyip çaycıya hediye ettiğim kavanoz geldi...”
 
Bu “uşkun reçeli” ile ilgili yaşadığım enteresan hatırayı bugün de anlatmaya devam ediyorum...
Ziyarette kardeşim üzüntüsünü belirtiyordu:  
“Abi, arkadaşımın çok sevdiği amcası kansere yakalandı. Tedavi için Ankara’ya sevk ettiler. Doktorlar gerekli tetkikleri yaptıktan sonra kemoterapi (kimyasal tedavi) için artık geç olduğunu, ilaçla ya da ameliyatla tedavi için geç kalındığını söylemişler. Ancak doktorun biri demiş ki:
-Sizin memleketiniz Van’da uşkun vardır, getirin yedirelim. Hastalığın tedavisinde etkili olacağını ümit ediyorum. Ancak şifa Allahü teâlâdandır.
-Uşkun mu dedin?
-Evet evet… Arkadaşım da doktorun bu tavsiyesini yerine getirebilmek için bu mevsimde imkânsız olduğunu bildiği hâlde “belki şifa olur” ümidiyle yana yakıla uşkun arıyorlar, ama bulamıyorlar."
Beni aldı bir merak ben dinlerken kardeşim konuşmasına devam ediyordu:
“Doktora çaresiz bir edayla uşkun bulamadıklarını söyleyince doktor; 'uşkun reçeli de mi yok, bari onu bulun getirin?' demesin mi?"
Tabiri caizse o an tüylerim diken diken oldu. Aklıma birkaç hafta önce bana verilen ama yemeyerek çaycıya hediye ettiğim kavanoz geldi.
Bendeniz bu uşkun reçeli sözünü duyar duymaz bir dakika zaman kaybetmeden ve sözün devamını dinlemeden, gece yarısı telefona sarılarak çaycıyı aradım.
Reçeli ne yaptın, diye sordum.
Buzdolabına koyduğunu, henüz kimsenin yemediğini söyledi.
Derhal yarın geri getirmesini rica ettim.
Ertesi sabah reçel elime ulaşır ulaşmaz kargoya verip Ankara’ya gönderdik. En nihayetinde o adamcağıza uşkun reçelini ulaştırdık. Eceli gelmeden ahir ömründe yemek nasip oldu.
Daha sonraki zamanlarında kendini iyi hissetmeye başladığını ailesinden öğrendik ancak vadesi dolan her fani gibi o da ahirete irtihal eylemiş...
Bu olay her aklıma geldiğinde nasip ve rızık meselesinin ne olduğunu daha iyi anlamış bulunuyorum. Bu reçeli yemek ne profesör beyefendiye, ne bana, ne de çaycıya nasip oldu. Üç el değiştirdikten, elden ele dolaştıktan ve haftalar sonra Van’dan ta Ankara’daki hasta adama nasip oldu.
Atalarımız ne de güzel söylemiş değil mi?
“Nasibinse gelir Hint’ten Yemen’den/Nasip değilse ne gelir elden.”
            Hüsamettin Arvas-Ankara
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.